Kuzey Kutup Dairesi’nde mutlu birer Ren geyiği olduk!

  • 4 Şubat, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Dünyanın bu en soğuk ülkelerinden, Finlandiya Laponya’dan yazıyorum yazımı. Sömestr tatilinde oğlum Uzay ve ben bir hayali gerçekleştirmek için buradayız. Başkent Rovianemi’de karlı bir gece başladı yolculuğumuz. Önce bütün turist gruplarının uğradığı ofiste tüm tur boyunca giyeceğimiz özel tulumlarımızı, botlarımızı, eldiven ve maskelerimizi aldık. Burası – 30 dereceye kadar düşebildiği için herkes bu kıyafetleri kullanmak zorunda. Oradan geceyi geçireceğimiz otelimize geçtik.

Buz Otel. Bildiğiniz buz! Yılın 8 ayı buz duvarlar, buz yataklar faaliyette… Gerçekten buz. Buzdan yapılmış koridorlarda ‘Ren Geyiği’ postlarının örtülü olduğu buzdan yataklar, buzdan oyulmuş heykel sütunlar, buz kabartma duvarlar… Geceyi burada geçirmek isterseniz özel kostümlerinizle yine de çok üşümeyi göze almalısınız! Buz Otelin içinde buzdan bir kilise de var. Maceracı çiftler hem nikahı hem de balayını burada yapabilsinler diye… Ne kadar soğuk anlatamam, yine de en güzel kareler için gördüğünüz gibi kendimi feda ettim.

Camdan kubbe

Ancak biz buz otelin bu çılgın odalarında değil, üstü tamamen cam kubbe olan Igloomuzda kalıyoruz. Yatmadan önce resepsiyona ‘Kuzey Işıkları Alarmı’ istediğimizi söyleyerek… Bu şu demek: Geceleyin dünyanın bu en muhteşem olaylarından biri Kuzey Işıkları gerçekleşirse bizi uyandıracaklar!

Gece yorgun argın gözlerimiz cam kubbede yıldızların altında uykuya dalıyoruz. Ve saat 03:15’te alarm çalıyor. Yıllardır beklediğimiz an! Gözlerimizi açtığımızda gezegenin en şahane anlarından biriyle karşı karşıyayız. Yeşil bir bant yıldızlı gökyüzünden karlı çamlara iniyor… Heyecandan ağlayacağız nerdeyse, Uzay’la sarılarak izliyoruz.

Buzun üzeri̇nde seyahat

Üçüncü gün kar motosikleti günü. Ben bisiklete bile binmeyi bilmeyen biri olarak dehşet içindeyim. Buz tutmuş dev bir gölü ve kilometrelerce bir nehri geçip ormana ulaşacağız. Yılın 6 ayı donuk olan göl ve nehirde buzun içinden balık tutuluyor. Gölün üstünde 60 santim buz tabakası var, onun altında ise 5 metre derinliğinde su. En havalı pozlarımı verdikten sonra kızaktaki yerimi alıyorum. Bir buçuk saat kar safari yapacak kadar genç değilim! Karlar içindeki ormanda buzdan dalların arasından geçerek yine masallardaki gibi bir kulübeye ulaşıyoruz. Yine nefis bir ateş yanıyor… Hayatımızın ilk geyik etini de burada yiyoruz.

Dişiler daha zeki

Ertesi sabah kuzeyin güzel gözlü köpekleri Huskylerin çiftliğinde kızak yapmak için hazırız. Köpeklerin aynı zamanda üretim yeri olan orman içindeki bu masal diyarında bir saatlik kızak turumuzu tamamlıyoruz.

Kızaklara en önde lider köpekler sürülüyormuş ve çok zeki oldukları için dişiler seçiliyormuş! Bunu da öğrendikten sonra kuzey ateşinin çevresinde küçük bir kulübede oturup öğlen yemeğimizi yiyoruz.

Şaman töreni 

Son günümüzde masal devam ediyor. Ren geyikleri çiftliğinde önce ateşin çevresinde bir Şaman töreni izliyoruz… Dört yönden esen rüzgarların anlatıldığı bir folklorik masal dinliyoruz.

Masalın sonunda bize gösteriyi yapan Laponya’nın yerlisi Sami Hanım soruyor, “Sizin ülkenizde hayat hep çok hızlı ve telaşlı mı? Ne kadar stres dolusunuz! Tam o anda acınacak halimizi bir kez daha hissediyoruz. Ne fena. Böylesi bir gezegende yaşarken sadece köprüyü kaç saatte geçeceğimizi düşünmek… Törenin sonunda hepimizin alnına ateşin kömüründen işaretler yapılıyor. Bir sonraki hayatımızda mutlu birer Ren geyiği olarak doğmamız dileğiyle. Son olarak Ren geyiklerinin çektiği kızaklarımıza biniyoruz. Yine orman içinde bir saat tur yapıyoruz. Reindeer ya da Caribou adı da verilen bu geyikler dünyada insanlar tarafından ilk evcilleştirilen hayvanlarmış. Avcılar, aşırı soğuğa karşı ısınmak için geyik kanını alkolle karıştırıp içerlermiş. Şimdi böyle bir korkunç adet yok tabi, ama hala adı Caribou olan ünlü bir içki var. Ren geyikleri gezegende aynı anda hem dişisinde hem erkeğinde boynuz olan tek türmüş ayrıca. Ve bu boynuzlar her yıl dökülüp tekrar çıkıyormuş… İnanılır gibi değil! Çok güzel hayvanlar, çok da güçlü. Yürürken ayak bileği eklemleriyle birbirleriyle iletişim kurdukları ‘çıtır çıtır’ bir ses çıkartıyorlar. İşte Kuzey Kutup maceramız bir masalın içinden geçercesine bu karelerle sona eriyor. Uzay ve ben aklımızda hiç unutamayacağımız hatıralarla sizin bu yazıyı okuduğunuz saatlerde geri dönüyoruz.

 

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir