Referandum “Al başkanlığı hallet Meral’i” anlaşmasıdır
Beylerbeyi’nde Türk motifleriyle döşenmiş son derece mütevazı bir ev. Kapısında 80 milyon kere Hayır afişi var, eli kınalı Meral Akşener fotoğrafı. Girince hemen soldaki küçük bahçe kedi dolu! En tombulları Minnoş, diğerleri onun çevresinde. Hepsi sokak kedisi ama aşılı, tertemiz bakılıyorlar. Evde ‘terlik’ adeti var, duvarlarda hep aile fotoğrafları, en çok da 1 yaşındaki torun Pars. Eşi Tuncer Bey okuduğu kitabı bırakıp “hoş geldiniz” demek üzere yanımıza geliyor. Biz fotoğraflar için hazırlanırken de Meral Hanım 5 dakikada makyajını yapıp ceketini giyiyor, “Çayımız hazır mı?” diye sorarken yerini almış bile. Bizden biri Akşener. Ailesi, yaşam tarzı, fikirleri. Ama siyaset konuşmaya başlayınca, işte o zaman bambaşka bir insana dönüşüyor. Buyurun, kendi deyimiyle “traktör gibi bir kadının” anlatıkları…
– Zorlanıyor musunuz?
Çok zorlu bir mücadele, 1 yıl 3 ay olmuş. Oysa alt tarafı bir siyasi partinin demokratik hakkını kullanmak isteyen insanlarının kurultay istediği bir süreç bu. Demokrasiyi talep eden 700 delegenin imzasıyla istenen bir kongre. An itibarıyla kişisel olarak 142 hakarete uğradım Balgat mukimleri tarafından, çoğunu mahkemeye verdim, ama hakimler “Bunlara kovuşturmaya gerek yoktur” diye karar veriyor. Yani insanlar birbirine en ağır hakaretleri edebilirlermiş, 1 yaşındaki torunuma varıncaya kadar.
– Neden yaşanıyor bunlar sizce?
Çünkü vatandaşın sevgisiyle karşılaştık. Bu yaşananlar sanıyorum sadece Balgat açısından değil, hükümet açısından da bir korku yarattı. Anketlerde, bu işi başardığımız takdirde, AKP bünyesinden 8 puanlık bir seçmenin MHP’ye kaydığı ortaya çıktı. Ve o andan itibaren linç ve korkutma başladı.
– Aday olma kararını nasıl aldınız?
MHP’nin seçmen tabanı “Haydi bir yola çık” mesajı verince önemli bir araştırma şirketine bütçesini ödeyerek bir anket yaptırdım, MHP’nin benimle olan oyu yüzde 22.7 çıktı. Ben buna kıyamadım. Türk milliyetçilerinin iktidarına bir vesile gibi gördüm kendimi, ‘Başarabiliriz’ diye düşündüm. Abim rahmetli hiç istemedi. Rahmetli annem bana “traktör gibisin” derdi, bir karar verince traktör gibi giderim, nitekim öyle oldu.
– Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden başlayalım. Sürekli sizin adınız geçerken Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterildi…
Bahçeli önce Abdullah Gül’e gitti, ancak teklifi kabul görmedi. Kılıçdaroğlu benim ismimi getirmiş gündeme, Bahçeli çok kızmış bu teklife! Sonuçta Ekmeleddin Bey’in adı çıktı, Kılıçdaroğlu da kabul etti. İhsanoğlu ile ciddi bir biçimde çalıştım. Fakat gördüm ki o kampanya sırasında İhsanoğlu cami avlusuna bırakılmış bir çocuk gibi ortada kaldı!
– İhsanoğlu Köşk’e çıkamadı ama MHP 7 Haziran’dan iktidar ortağı olarak çıktı…
7 Haziran seçim sonuçlarına baktığımda gördüğüm şey şuydu, millet AKP ile MHP’nin ortak iktidarını istedi. İşte orada karanlık bir alan var, soru işaretli. O gece, durup dururken, hiç kimseyle konuşmadan, kimsenin bilgisi yok, Bahçeli’nin birdenbire çok büyük bir şiddetle “Hadi bakalım seçime” demesi… O konuşmayı yaparken Genel Başkan Yardımcıları hayretler içinde baktı. Ha, anlaşıldı ki, biz Türkiye’yi seçime doğru götüreceğiz. O arada CHP ile Meclis Başkanlığı seçiminde kavga edildi. Oysa biz Meclis Başkanlığı’nı almış olsaydık, AKP-MHP hükümeti kurulurdu. Bunun önüne geçen iki kişi var, biri Bahçeli’dir, diğeri de Erdoğan.
– Acaba o günden bugüne ne değişti de başkanlık sistemine ‘evet’te buluştular?
O arada biz çıktık “Bu 1 Kasım MHP için başarısızlıktır” deyip kurultay istedik aday olduk. Sonuçta kongremize ne oldu, biliyorsunuz! Bugün bu başkanlık sisteminin aniden ortaya getirilmesinin sebebinin, bizim kurultayımızla ilgili olduğuna kalpten inanıyorum. “Al Başkanlığı, hallet Meral’i” anlaşmasıdır bu. Ben buna kesin olarak inanıyorum. Tabii buna MHP camiası ayağa kalktı.
– Bahçeli diyor ki taban bizimledir…
İki partinin oyu yüzde 62, bakalım yüzde 62’yi toplayabilecekler mi, göreceğiz. MHP tabanının yüzde 80’i ‘hayır’ verecek. Sayın Bahçeli, bu nedenle beka sorunu çıkardı. Cumhurbaşkanını “Partili Cumhurbaşkanı” haline getirmek için nasıl bir beka sorunu var, bunu Bahçeli anlatmak zorunda.
BUNLARA PABUÇ BIRAKACAK DEĞİLİM
Meral Akşener, ana akım medyada muhalif durumda olan herkes için büyük bir karartma olduğunu belirtti. “Diğeri zaten havuz, onlar da nöbetçi hakaret edenler ve iftira edenler korosu halinde” diyen Akşener, “Sayın Bahçeli çok zarif kibar bir insan olarak bilinir, ama kendisinin yönlendirdiği pek çok kişiden çok ağır hakaretlere, çok ağır iftiralara uğradım. Ben 28 Şubat sürecini yaşadım, bu kadar şerefsiz ve alçak iftiralarla karşılaşmadım! O günle bugün arasında büyük bir namertlik farkı var. Ama ben 22 yıllık tecrübeli bir politikacıyım, bunlara pabuç bırakacak değilim. Milletimiz de bir şeyi anladı; ‘Bu hanım muktedire boyun eğmez…”
İKTİDAR PARTİSİNDEN BİRKAÇ KEZ TEKLİF ALDIM
1995’te Meclis’e giren Meral Akşener, Refahyol hükümetinde İçişleri Bakanlığı yaptı. AKP’nin kuruluş çalışmalarına katkı verdiyse de “Milli Görüş çizgisini sürdürüyorlar” diyerek bağını kopardı. 2011’de MHP’ye katılan Akşener, geçen yıl ihraç edildi. Meral Akşener, AKP’nin birkaç kez kendisine teklif getirdiğini söyledi.
Genel Başkan talimat verdi Türkçe Olimpiyatı’na gittim
– FETÖ ile ilişkili olduğunuz yönünde iddialar ortaya atıldı…
15 Temmuz’dan sonra başladı. Biliyorsunuz Nurettin Veren isimli bir itirafçı bir kağıt gösterdi, kendisine teşekkür etmişim bakanlık görevim sırasında. Buradan FETÖ bağlantısı kurmaya çalışıyor. Fakat bu kağıdın altındaki imza bana ait değil! Ben bu olayı sahtekarlıktan mahkemeye verdim “Bu imza benim değil” diye. Kriminal laboratuvarda imzamın alınması gerekirdi, “Kovuşturmaya gerek yoktur” diye karar verildi! Düşünün artık.
– Türkçe Olimpiyatları’na gitmeniz de tartışılıyor…
Bahçeli talimat verdi de gittim, onun adına gittim, 2006’da. Ankara’da da Sayın Mehmet Şandır Bey gitti, yine Bahçeli’nin talimatıyla. Ondan sonra “Vay efendim, Hillary Clinton’la görüştün…” Bir Genel Başkan talimat vermeden bir yabancı temsilciyle görüşün bakalım, başınıza neler gelir sizin? Ben o görüşme üzerine tekrar milletvekili oldum, tekrar Meclis Başkan Vekili oldum.
– Hiçbir bağınız yok mu?
Bakın, siyasette biz 40 kişiyiz, birbirimizi biliriz. Bütün siyasetçiler dahil, bu bahse konu terör örgütü ile tanışıklık açısından herhalde en minimum düzeyde olan benim. Daha da ötesi, sadece kendim değil, bütün akrabalarımın içinde de, bir kişi bile FETÖ’den yargılanmadı, işinden atılmadı, soruşturmaya uğramadı. Oysa bugün bizzat kardeşi kalkışmanın içinde yer almış AKP vekilleri var, bu sır değil, herkes biliyor bunu.
Akşener ‘Sayın Cumhurbaşkanı’na çağrımdır’ dedi ve ekledi:
Forsunu bırak, Saray’dan çık, eşit şartlarda çalış…
– Aynı anda hem hayır hem de
MHP için liderlik kampanyası yapıyorsunuz. Nasıl gidiyor ?
Kampanya muhteşem gidiyor. Sürekli ampul patlıyor, biz de bir gaz lambası aldık şimdi, ben zaten köy kökenli bir ailenin kızıyım, gaz lambası ile çözeceğiz bu işi. Genel bir korku var. Salon alamıyoruz. Ha, bu bizi yıldırır mı? Asla. İsim vermemeyim, bir şehrimizde yine salon alamadık, ben de gideceğim esnaf gezeceğim şimdi, tek tek kapı zillerini çalacağım. Hadi engellesinler!
– Büyük sermaye bulduğunuz, FETÖ’den maddi kaynak aldığınız yazıldı…
O da bir şey mi, bakın Sayın Bahçeli MHP Başkanlık Divanı’nda benimle ilgili ne anlatmış? Ben telefon açıyorum, Mehmet Cengiz’e, diyorum ki “Bana 5 milyon dolar gönder.” Arkadaşımı da gönderiyorum almaya. Sonra getiriyor o parayı, ben bir de sayıyorum! Hikaye bu. Bu hikayeyi Sayın Bahçeli Başkanlık Divanı’nda anlatıyor ve orada bir kişi bile dönüp demiyor ki “Böyle bir şey olmaz…” Şimdi buradan Mehmet Cengiz’e seslenmek isterim, ben böyle bir telefon açtım mı? 5 milyon dolar istedim mi? Siz bana 5 milyon dolar gönderdiniz mi? O paraları ben saydım mı kısmı da ayrı bir soru işareti…
– Anadolu’ya partili Cumhurbaşkanı olmaz diye mi anlatıyorsunuz?
1946 seçimlerinden sonra DP az bir milletvekili sayısı ile Meclis’e girdi. O zaman rahmetli İnönü Cumhurbaşkanı, CHP’nin aynı zamanda Genel Başkanı. Başbakan da Recep Peker. DP dehşet bir muhalefet yaptı ve dedi ki “Cumhurbaşkanı, parti genel başkanlığından ayrılmalıdır… Bizlerin muhalefet olarak seçimlere eşit şartlarda girmemiz sağlanacak. Türkiye demokratikleşecek…” Ne oldu biliyor musunuz? O çok tekfir ettikleri, çok aşağıladıkları rahmetli İnönü hem Bayar’la hem Peker ile görüştü. CHP tüzüğünde değişiklik yapılarak, cumhurbaşkanlığını parti genel başkanlığından ayırdı. Bakın yıl 1947. Şu anda bunun gerisine düştük.
OHAL’DE REFERANDUMA GİDİLİR Mİ?
– Güçler ayrılığının bizi yavaşlattığını iddia ediyorlar…
Türkiye’de hukukun üstünlüğü konusunda her zaman sorun yaşandı. Ama en azından iyi kötü bir kanun devletiydik. Şu anda gelinen noktada KHK devleti olduk artık. Olağanüstü Hal’de referanduma gidilir mi? Bu esasında gayrimeşrudur, ama bakın biz bunu bile söylemiyoruz. Devlet gücünün sahibi olan insanlar sıradan insanları teröristlikle, vatan hainliği ile yaftalıyor. ‘Evet’ veren de saygın, ‘hayır’ veren de birinci sınıf yurttaş.
– En son ‘Çukur’ dedi Sayın Erdoğan, ‘hayır’ vereceklere…
Sayın Cumhurbaşkanı’na çağrımdır, bırakın forsu, çıkın Saray’dan, inin o arabalardan, inin sahaya ve ‘evet’ için çalışın. Devletin gücünü bırakın, bizimle eşit şartlarda çalışın. Bu koşullarda ‘evet’ çıkarabiliyorsanız, ondan sonra partili bir cumhurbaşkanı mı oluyorsunuz, ne oluyorsanız olun.
Şu anki önceliğim ‘hayır’ çıkarmak…
– Yeni bir parti mi kuracaksınız?
Bizim kurultayımız tedbirde şu anda, 28 Mart’ta görüşülecek, sonra da Haziran’da karar verilecek. Ama onun dışında ‘hayır’ için o kadar net bir kararlılığım var ki, bunu bozmak istemem. Tek bir konsantrasyonum var, o da ‘hayır’ çıkarmaktır. Sonrası Allah kerim. Ona arkadaşlarımız karar verir…
– Herkes korkuyor. Siz hiç korkmuyor musunuz?
Hiç korkmuyorum. Neden korkayım? “Harami vardır deyu korku verirler, benim ipek yüklü kervanım mı var?…” Oğlum maaşla bir yerde çalışıyor, işadamı değil, şirketi yok… Eşim kaç yıldır İzmit’e işine otobüsle gidip gelir. Verilemeyecek hesabınız olmadığı zaman, gücü parayla ölçmediğiniz zaman, bir korku duygunuz da olmuyor.
Kampanya imece usulü yürütülüyor
– Nasıl yürütüyorsunuz referandum kampanyanızı?
Biz sıradan insanlarla, özellikle kadınlarla yürüyoruz. Kadınlar bu işe vaziyet etti. Aynı Kurtuluş Savaşı gibi. O dönemde de illerde ilk defa bu Müdafai Hukuk Cemiyetleri’ni kadınlar kurmuştur, sonra erkekler ayağa kalkmıştır. Aynı şeyi gözlemliyorum bu ‘hayır’ kampanyasında. Sadece benimle ilgili değil, tüm süreçlerde. Kampanyayı imece yürütüyoruz. İllerde ben hiç yemek vermedim, parayı tutan odur. Bir salon tutuldu, bu salonun en pahalısı Kayseri’deydi, 15 bin kişilik bir salon, 3500 lira tuttu. 5 kişi bir arabaya biniyor, benzin ortak. Uçakla gidiliyorsa herkes kendi biletini alıyor.
– Kınalı eller fikri nasıl çıktı ortaya?
Elimdeki kına fikrini arkadaşlarım buldu. Gencecik bir ekiple çalışıyorum.
Sinirim zıpladığında eşim sakinleştiriyor
– Aileniz destekliyor mu?
Çok. Ben kayınvalidesi ile oturan bir gelinim. Dolayısıyla başta kayınvalidem dualarıyla, oğlum, gelinim, eşim hakikaten onlar olmasa zordu. Abim hayatımda özel yeri olan bir insandı, onu da kaybettim bu arada, bir süreç geçirdik yakın tarihte. Onun da kardeşlerimin de desteği çok değerli. Ara ara sinirlerimin zıpladığı zamanlar oldu, orada da eşime çok teşekkür ediyorum, hep beni o sakinleştirdi, Allah ondan razı olsun. Samimi söylüyorum, yoksa birinin burnuna bir yumruk çakabilirdim yani o kadar tepemin attığı anlar oldu.
– Sosyal medyada inanılmaz mizah yüklü videolar yapıyor gençler. Bunlar arasında siz de varsınız…
Bayılıyorum ben onlara. En son rahmetli Adile Naşit yapmışlar beni. Benimle ilgili ilk rahmetli Levent Kırca Olacak O Kadar’da bir skeç yapmıştı. O zamandan beri çok seviyorum bunları.
Hayır çıkarsa Erdoğan milletle inatlaşmaz
– Referandum sonucunda hayır çıkarsa ne olur, evet çıkarsa ne olur?
Evet çıkmayacak, adım kadar eminim. Ben hayatımda bu kadar seçmenin motive olduğu bir dönem görmedim. Hayırcı kesimde korku duvarı yıkılmış durumda.
– Diyelim ki hayır çıktı?..
Hayır çıkarsa öncelikle Türkiye’de bir nefes alır herkes, başardık duygusu olur. Kaos maos hiç olmaz, Sayın Cumhurbaşkanını iyi tanıyan insanlardan biriyim. ‘Hayır’ çıkarsa Cumhurbaşkanı milletle inatlaşmaz ve gerilim ortadan kalkar. Sonra Cumhurbaşkanı “Bu nasıl oldu, neden gündeme getirildi” diye, bu hikayenin müsebbibleri hakkında düşünür. “Beni bu yere kim itti?” diye bir kere sorar. Binali Bey’in de yerinde durabileceğini zannetmiyorum… Sayın Bahçeli de gitmek mecburiyetinde kalır ama gitmemek için her şeyi yapar yine.
Yorumlar