Bu cesur ve onurlu kadınları unutturamaz bize hiç kimse…
Geçtiğimiz cumartesi hayatımın en heyecan verici günlerinden birini yaşadım.
Dönem başkanlığını Profesör Gaye Erbatur’un yaptığı Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin ‘Yılın Önder Kadınları Ödülü’nü medya alanında ben kucakladım. Ne kadar onur duyduğumu anlatamam.
Kuranların hepsi de dev isimler… Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı ve kadın hakları savunucusu. Beraat Zeki Üngör, ilk kadın hukukçularımızdan.Sara Akdik, ilk kadın botanikçimiz; Şevket Fazıla Giz ise zoolog ve müthiş bir bilim insanı. İlk kadın gökbilimci Nüzhet Gökdoğan, ve kızı, aynı zamanda ilk kadın dekanımız. Gönül Gökdoğan da ilk kadın keman profesörümüz. Remziye Hisar, Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olan ilk Türk kadını ve ilk kadın kimyagerimiz. Dünyaca ünlü fizikçimiz Feza Gürsey ve psikiyatrist Deha Gürsey’in annesi.
Nebahat Karaorman, bütün hayatını ve sahip olduğu herşeyi eğitime adamış bir pedagog. Müfide Küley, sindirim sistemi hastalıkları alanında özgün çalışmaları olan bir kadın hekim. Türkan Rado, Türkiye’nin ilk kadın hukuk profesörü ve Dünya’daki ilk kadın Roma Hukuku profesörü. Düşünebiliyor musunuz; ne büyük bir devrim! Ve Pakize Tarzi, Türkiye’nin ilk jinekoloğu, ilk özel kadın doğum kliniği kurucusu, üstelik İstanbul Boğazı‘nı yüzerek geçen ilk kadın…
Yıllardır Atatürkçü, ilerici kadınlar yetişmesine ve kadının güçlendirilmesine büyük katkı sunuyorlar ve her yıl ‘Önder Kadınlara’ ödül veriyorlar.
O kadınlar olmasa bu cesareti nereden bulacaktık?
Bu yıl da sahnede olağanüstü güçlü ve çalışkan kadınlar vardı.
Mor Çatı Kadın Sığınma Evi’ni kuran hukukçu, aktivist Profesör Canan Arın onur ödülünü Profesör Nermin Abadan Unat’ın elinden aldı.
ODTÜ Sosyoloji Öğretim Üyesi ve Kadın Çalışmaları Başkanı Profesör Yıldız Ecevit’e, kadın hareketine yaptığı sayısız bilimsel katkıyla ‘Bilimde Önder Kadın Ödülü’nü öğrencisi Halime Güner verdi.
Uçan Süpürge kurucusu olan Halime Güner hocasına yazdığı mektupla hepimizi ağlattı.
Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı da spor alanında aynı ödülün sahibi oldular.
Törenin içeriği gereği herkes ödülünü kendisini yakından tanıyan birinden teslim aldı. Benimkini de oğlum Uzay Tatar verdi. Ne ağladım bilseniz…
Oğullarımıza kadınların mutlu olmasının ayıp olmadığını anlatmalıyız
Erkek çocukların annelerini yakından tanımaları çok önemli. Bundan bir süre önce Uzay’la yaptığımız bir İspanya seyahatinde ben sokaklarda elimde bir şarap kadehiyle arkadaşlarım eşliğinde dans ederken, oğlum yüzü çok bozuk biçimde uzaktaki bir banka oturdu. Yanına gittim. Neyin canını sıktığını sordum. ‘Dans etmek zorunda mısın?’ dedi.
Ben de ona kadınların ve hatta annesinin mutlu olmasından, eğlenmesinden utanmaması gerektiğini, tam tersine o mutluluğun bir parçası olabileceğini anlattım… Dinledi. Anladı. Sarıldık.
Zaman zaman oğlumla hâlâ aşıyoruz bu tür eşikleri.
Ben onun kadınları ‘ehlileştirmeye çalışan’ bir maço değil, onlarla eşit bir dünyanın cesur kahramanı olmasını istiyorum.
Çünkü biliyorum ki çevresinde kadınlar güçlü, özgür ve mutlu olmadan oğlumun da güçlü, özgür ve mutlu olması mümkün değil.
Türkiye bir karar verecek…
Bu ülkede erkekler artık kadınların birey olduklarını kabul etmek zorunda.
Türkiye bir karar verecek; kadınlarımızı eve kapatıp onlara hizmetçilik yaptırmaya devam mı edeceğiz, yoksa onlarla yan yana, omuz omuza demokratik bir medeniyet mi kuracağız ?
Canım kızım,
Dünyanın asi kızlarına; daha fazlasını hayal et, daha fazlasını iste, daha çok mücadele et ve kuşku duyduğun zamanlarda unutma: Sen haklısın!
Yorumlar