Defne Joy Foster “su testisi” değildi, ama siz rezilsiniz !

  • 11 Aralık, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

13

Soğuk bir Şubat gecesi, nasıl olduğunu hala anlayamadığımız bir biçimde, veda etti gitti Defne Joy Foster.
Haberde şöyle diyordu “Defne Joy Foster, sabaha karşı gittiği Kerem Altan’ın evinde hayatını kaybetti… “
Gencecik bir kadın, 2 yaşındaki Can Kılıç’ın annesi…

16

Üstelik, Hıncal Uluç’un Türk basın tarihine bir utanç belgesi olarak geçen “Su testisi su yolunda kırılır” yazısıyla Defne itibarsızlaştırıldı…
O korkunç yazıda Hıncal Uluç “2 yaşında çocuk annesi bir genç kadının gecenin o saatinde klüplerde, evlerde ne işi var ?” diyor ve Kerem Altan’ı çapkınlık peşinde bir “kerata” olarak nitelendiriyordu.
Ve dosya kapandı.
Defne’nin annesi Hatice Solmaz “benim kızım neden öldü ?” diye her makama başvursa da, hem toplum hem de yargı “çapkın kerata Kerem”i korudu, 36 yaşında bir genç kadının hesabı sorulamadı.

* * *

Ne tuhaftır ki, laik mahalle ve dinci çevrelerin kadın meselesinde fikirleri sık sık kesişir.
Pek çok modern görünümlü kadın ve erkek, o rezil yazıdan sonra “Defne de evinde otursaymış” diye düşünmüştür, hiç şüphem yok.
Aynı durum bir erkek için sadece “gece gezmesiyken” bir kadın için hep başka imalar yapılır…
İşte bu rezil ve ikiyüzlü ahlak anlayışı bu davanın peşine düşülmemesine zemin sağladı, kimse sormadı, merak etmedi.
Ama bugün, adalet yerini bulacak.
Çünkü dava yeniden açılıyor ! Hem de bu kez FETÖ şüphesiyle…
Gelin şimdi olayı baştan hatırlayalım.

* * *

Defne Joy Foster 2 Şubat 2011 gecesi, işten çıkıp arkadaşlarıyla eğlenmek için Beyoğlu’na gitti. Eşi İlker Yasin Solmaz, Defne’nin arkadaşlarıyla olduğundan haberdar, evde 2 yaşlarındaki oğlu Can ile beraberdi.
Defne, sabaha karşı, Beyoğlu’nda tanıştığı Kerem Altan’ın evine geçti. Dava dosyasında, evde sadece ikisinin olduğu yazıyor.
Oysa o gece ve sonrasında komşular ve bazı tanıklar evde 4 kişi olduklarını ve çığlıklar duyulduğunu anlatmıştı. Adli Tıp Kurulu da raporunda 4 kişiden söz ediyordu. Ancak mahkeme kurul raporunu değil, Kerem Altan’ın beyanını esas aldı !

14

* * *

Defne, yine Kerem Altan’ın ifadesine göre “votkasından bir yudum içtikten sonra” fenalaşmış.
Oysa, Defne’nin özellikle boyun bölgesinde darp izleri olduğu söyleniyor.
Kerem Altan ifadesinde “o bayılınca ben de yardım aramak için dışarı çıktım” diyor.
Doğru. Kerem Altan’ın sokaklarda elinde telefon sakin sakin yürürken Mobese kamera kayıtları mevcut. O tarihte hepimiz bunları izlemiş “bu nasıl yardım aramak” demiştik !
Kerem Altan, Defne’nin fenalaşmasından sonra  2 buçuk saat süreyle ambulans çağırmıyor. Ancak sonra 112’yi arıyor, ambulans istiyor.
İyi de neden ? O 2 buçuk saat boyunca ne oluyor, kiminle konuşuyor ?
Kerem Altan’ın telefon kayıtları hiçbir zaman incelenmedi. Zaten dosyaya önce apar topar “takipsizlik” kararı verilmişti.
Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı, Kerem Altan’ın kusurunun olmadığına hükmetmiş, anne Hatice Solmaz dosyanın kapatılmasına itiraz edince, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu itirazı da reddetmişti.
Tüm yargı noktaları dosyayı kapatmak için çalışmıştı yani. Kerem Altan hakkında dava açılmadan dosya kapatılmak isteniyordu.
Fakat Yargıtay, “takipsizlik” kararının hukuka aykırı olduğuna karar verdi, böylece dava açılabildi.

* * *

Dava açıldı açılmasına, bu sefer de tüm deliller ve süreç karartıldı.
Yukarıda sıraladığım karanlık noktalar hiç gündeme gelmedi.
Ve mahkeme sürerken Hıncal Uluç’un o iğrenç yazısı yayımlandı ! O yazının ardından dönemin Taraf gazetesi ve benzerleri de Defne’ye kara propaganda yapmaya başladılar.
Bilin bakalım neden ?
Çünkü Kerem Altan, Ahmet Altan’ın oğluydu ve Taraf Gazetesinin Yazıişlerinde çalışıyordu.
Annesi, Günnur Altan ise Hıncal Uluç’un kuzeniydi.
Medyanın “erkek yazarları” arasından sadece Fatih Altaylı “bu ne biçim yazıdır” diye sorabildi, Taraf ona da saldırdı.

* * *

Tam da o günlerde Adli Tıp Kurulu Defne’nin ilaç ve alkol kullandığına dair bir rapor yazdı, bu rapor da malum medyaya “sızdırıldı”.
Raporu yazan, bizzat dönemin Kurul Başkanı Haluk İnce.
Haluk İnce bugün, sahte evrak düzenleyerek kumpas kurmak suçundan FETÖ’den tutuklu !
Kerem Altan’ın avukatlığını ise Veysel Ok üstlenmişti. Veysel Ok, bavulcu gazeteci ( ! ) Mehmet Baransu’nun da avukatı.
Bütün bunlar “tesadüf” mü ?
Bilmiyorum.
Bildiğim, bir genç kadının bu ülkenin pis ve ikiyüzlü ahlakçılık zemininden güç alarak, bir karartma operasyonuyla kim vurduya gittiği…
Ama şimdi adaletin tecellisi için bir fırsat daha var.
FETÖ Soruşturması Savcısı Can Tuncay, dosyayı raftan indirdi.
Kerem Altan’a “ogün” sorulmamış olan herşey, “bugün” sorulacak.
Böylece belki, şimdi 6 yaşında olan Can Kılıç da biricik annesinin “su testisi” olmadığını, asıl o geceyi karartanların “rezil ve hayasız“ olduklarını kamusal alanda öğrenecek…

Bak Kızım;

“Uyumayan şehrin uyuyan akıllarına aşk üfleyesim var. Belki kalbe ulaşır diye, yine ümidim hep ümidim…” Defne Joy Foster’in son tweeti.

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir