Dünyayı anlamanın en eğlenceli yolu…

  • 1 Nisan, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Özlem Avcıoğlu, Instagram’da 240 bin takipçisi olan bir ‘modern zamanlar seyyahı’. Hayatı gezerek öğrendiğini belirten Avcıoğlu, edindiği deneyimlerle adeta tek kişilik dev bir kadro.

Özlem Avcıoğlu kimdir?

İstanbul’da doğdu. Alman Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştıktan sonra mimar Gökhan Avcıoğlu’yla evlendi. Çift New York’ta bir tasarım mağazası ve mimarlık ofisi açtı. Daha sonra Murat Patavi ile 34 dergisini çıkardılar. Şimdilerde Haaz isimli bir ithal mobilya mağazasının sahibi, Travel Modus isimli seyahat sitesinin de kurucusu.

Hava atmak için değil, dünyayı anlamak için seyahat ediyor. Özlem Avcıoğlu’yla Teşvikiye’deki evinde, dünyanın her köşesinden topladığı objelerin arasında konuştum…
Nerelisin?
İstanbul’da doğdum. Babam Ortaköylü, annem Modalı. Ama kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum; dünya vatandaşıyım.
Ne zaman seyahat etmeye başladın?
Annem-babam çok seyahat eden insanlardı, dört yaşından itibaren beni de yanlarında götürdüler. Annemle gidince ziyaret ettiğimiz yerde üç ay kalırdık. Yatağımın üzerine bırakılan çikolataları hatırlıyorum o yolculuklardan.

 17 yaşında bir gence ne tavsiye edersin?  Bir yıl hayatını dondurup dünyayı gezmesini tavsiye ederim çünkü hayattan mola almak çok zor. Dünyayı anlamanın tek bir yolu var, onu görmek. Başka insanları görmezsek dünyayı anlamamıza da imkan yok.

Araştırma yapmadan seyahate çıkmam

Tek başına gezmeye ne zaman ve nasıl başladın?
Üniversitede öğrenciyken özel ders veriyordum, iyi de para kazanıyordum. Bu parayla seyahat etmeye başladım. Daha 80’li yıllarda Uzakdoğu’ya, Mısır’a gittim. İlk defa bilindik coğrafyaların dışına çıktım, egzotik ülkeleri tanıdım.
Bu kadar seyahat etmek insan hayatında neyi değiştiriyor?
Ben her zaman çok meraklıydım. Başka kültürleri, farklı insanların nasıl yaşadıklarını merak ediyordum. Eğer tarih ve coğrafya bilmiyorsan seyahat etmek yetmez, o insanların kültürünü anlamana imkan yok. Ben bir yere gitmeden önce mutlaka tarihini ve coğrafyasını araştırırım.
Oysa bazı insanlar hayata dair hiçbir şeyi merak etmiyor!
Bu da bana çok tuhaf geliyor, bu durumu kafam almıyor! Demek ki kendilerini böyle rahat hissediyorlar. Türkler daha çok bilindik yerlere gitmeyi seviyor. Kendilerini öyle iyi hissediyorlar ve bulundukları yerde Türkleri görünce “Tamam, doğru yerdeyiz” diyorlar! Bizde toplum olarak keşif duygusu yok…

En çok kimler seyahat ediyor?

Tabii ki gay’ler! Sonra da kadınlar. Erkekler ise kadınların arkasına takılıyor. Bir yeri ilk önce gay’ler keşfeder. Seyahate çıkınca iyi de para harcarlar.

En büyük lüks biriktirmek

Sofistike seyahat ne demek?
Sofistikenin paralı olmakla ilgisi yok. ‘Keşfetmek ve anlamak üzere gezmek, o sırada da hayatın tadını çıkarmak’ anlamına geliyor.
Peki lüks senin için ne ifade ediyor?
Evimdeki lüks benim için annemden kalan şu koltuk, babaannemden kalan antika ve seyahatlerimde satın aldığım objeler. Bu objelere bakınca seyahatlerimdeki o değerli anları hatırlıyorum tek tek. Bir de kitaplarım ve kedilerimden asla vazgeçmem çünkü etrafımda olmazlarsa evim mobilya dükkanından öteye geçemez.
Mağazan ve seyahatlerini yazdığın bir web siten var değil mi?
New York’ta iki yıl fotoğrafçılık okuluna gitmiştim ve bulunduğum her yeri profesyonel makinemle fotoğraflıyordum. Web sitem Travel Modus da bu şekilde oluştu. Sonra da seyahatlerimden toparladığım tasarım objelerini satmak için bir dükkan açayım derken Haaz’ı açtım.

 Seyahat etmek sana ne katıyor?  Öyle elini kolunu sallayarak bir otele gidip açık büfe yemeğini yiyip evine dönersen, bu seyahat kimseye bir şey katmaz. Ama sofistike seyahat hayatı öğretir.

Şehirler, duygular…

İSTANBUL

“Dostlukların şehriyle bir yandan aşk diğer yandan nefret ilişkim var. Ayrılamadığın, gidince özlediğin, içinde yaşarken de birçok konuda lanet ettiğin bir şehir. En çok üzüldüğüm eski İstanbul yok edildi. Suadiye’de çocukluğuma dair hiçbir iz yok artık. Bir kenti yıkarken onun hatıralarını, hafızasını da yıkmış oluyorsun; bu çok hazin.”

TOKYO

“Geleneklerine bu kadar bağlı, çağdaş başka bir millet daha yok. Tokyo’ya ya da Kyoto’ya gidince Japonların 2. Dünya Savaşı’nda niçin Almanlarla birlikte faşist olarak yer aldıklarını da anlıyorsun. Kamikazeler var, harakiri yapan, insanların herkesin önünde kendine kılıç saplayan bir toplum. Çok sevdiğim bir ülke ama “Tokyo’da yaşar mısın?” deseler asla yaşayamam. Japonlar şunu söylüyor: “Gel, gör, gez, ye, iç, sonra güle güle!”

LAPONYA

“Çok sevdim çünkü sahici bir yer, özellikle ‘kuzey ışıkları’ doğanın bir mucizesiydi; ben bundan daha güzel bir doğa olayı izlemedim.”

HİNDİSTAN

“Tekrar tekrar gitmekten mutlu olacağım yer Hindistan. Her gittiğimde çok mutlu oluyorum, çok da eğleniyorum. Cıvıl cıvıl bir ülke.”

RIO DE JANEIRO

“Benim için neşenin başkenti! Evet, suç oranı yüksek, bazı bölgeleri tekinsiz ama ben pek bir şeyden korkmam. Ayrıca enerjisi harika, neşeli ve mutlu.”

 

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir