Frene basamayan bir ülke…

  • 22 Mart, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Yıllardır yazdık, söyledik, çıktık ekranlarda anlattık.
Her seferinde akıldışı suçlamalara ve hakaretlere maruz kalarak hem de…
“Böyle giderse ülke yönetilemez hale gelir, frene basmazsak her şey kontrolden çıkar, aman ha!” dedik.
Anlatamadık. Anlamak istemediler. İşte şimdi dipteyiz. ‘En dibe’ vurmaya bir adım kaldı; o da insanların sokaklarda birbirini vurduğu bir iç savaş hali.
Bu olmuyorsa, memleketin sağduyusu sayesinde. Yoksa zemin iç savaşa da çok müsait.
Sokaklarında ne zaman, kimin bir bomba patlatacağının bilinmediği bir coğrafyaya döndük.
Kaybettiklerimizin acısını yaşayamadan yenileri ölüyor evlatlarımızın.
Türkiye’nin bir tarafında ‘evinden çıkamayanlar’, öte tarafında ‘evine giremeyenler’. Türkiye baştan sona bir ‘olay yeri’ artık!
Zihnen ve duygusal olarak çoktan bölünmüş bir toplum. Üstelik ikiye, üçe filan değil, çok daha fazla parçaya bölündük: Ayrılıkçı Kürtler, ayrılıkçı olmayan Kürtler, AKP’li Türkler, laik Türkler, eski Fetocu yeni Tayyipçiler, hâlâ Fetocu olanlar, Aleviler, Sünniler, türbanlı AKP’li kadınlar, türbanlı Atatürkçü kadınlar, modern feministler, Geziciler, Gezicilere hakaret edenler. Daha neler neler…
Bir de çıkıp ‘teröre karşı milli birlik ve beraberlik’ hakkında nutuk atmıyorlar mı beynimden ateş çıkıyor! Kardeşim sen değil miydin yıllardır bu ülkeyi ‘bölüp yöneten’? O kadar ki, aynı evin içinde karı-koca siyaset yüzünden iki kelam edemez oldu. Bir milli maçı bile içinde siyaset olmadan izleyemez haldeyiz.
Birlik ve beraberlikmiş!
Kimsenin kimseye güven duymadığı, her vatandaşın bir ‘şüphe sisi’ içinde dolandığı bir ülkedir artık burası.
Böyle bir siyasi ve toplumsal iklimde isteyen istediği boruyu öttürür, öttürüyor da!
Yıllardır ‘ileri demokrasi’ diyerek gaza basanlar şimdi freni köklese de ok yaydan çıktı bir kere. Bunun sorumlusu o gazlara basanlar kadar ‘yandaş köşelerinde, manşetlerinde sürekli gaz veren çakma gazeteci takımıdır’ aynı zamanda.
Şimdi de çıkmış, “Milli birlik ve beraberlik”, yok efendim “Kurtuluş Savaşı” masalları anlatıyorlar.
Onu, Cumhuriyet’in kazanımlarını tek tek yıkmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı’nın toplumsal izlerini her köşeden silerken düşünecektiniz!
Bundan sonra kim inanır size!

Çocuklarla ‘terör’ konuşmak

Dün Nevruz’du.
Takvimlerde yer alan en güzel bayramlarından biri yani.
Gece ve gündüzün eşitlendiği ekinoks günü.
Bugünden itibaren günler uzayacak, doğa uyanacak, ilkbahar gelecek.
21 Mart aynı zamanda 13 yaşındaki oğlum Uzay’ın doğum günü, o bir Nevruz ve bahar çocuğu.

Ama günlerdir ne doğum günü ne bahar, tek bir soru soruyor “Bu patlamalar ne zaman bitecek?”
İlk defa Uzay’ın bir konu hakkında açıkça “Çok korkuyorum” dediğini duyuyorum. Hafta sonu sokağa çıkmak istemedi. Bana da kızdı de “Gidip oralarda röportajlar yapıyorsun; yeter gitme artık şehir merkezine!” dedi.
Çevremdeki pek çok anne-baba da aynı durumda. Çocuklarının sorularına, korkularına nasıl yanıt vereceklerini bilemiyorlar. Bu gerçekten de zor.
Çocuklarla terörü konuşurken ne yapılması gerektiğini araştırırken mezunu olduğum TED Ankara Koleji’nin çok iyi bir derlemesini buldum. Satırına dokunmadan sizinle paylaşmak istedim. İşte çocuklarınızla korkularını anlamak ve terör konuşmanın yolları:
1- Çocukların soru sormalarını destekleyici ve açık bir ortam yaratın. Bununla beraber, en iyisi onlar hazır olana kadar bu konularda onları konuşmaya zorlamayın.
2- Çocuklara verdiğiniz bilgi ve cevaplar konusunda dürüst olun. Eğer doğru söylemezseniz, çocuklar muhtemelen bunu tahmin edecek ve keşfedecektir. Sizin bu konudaki dürüstlüğünüz onlar üstünde daha etkili olacaktır.
3- Çocukların anlayabileceği kelime ve kavramları kullanın.
4- Açıklama ve bilgileri birçok kez tekrarlamaya hazır olun. Aynı soruyu tekrar tekrar sormak bazı çocuklar için yeni soru sorabilme yolu olabilir.
5- Çocuğun düşünce, duygu ve reaksiyonları kabul edilmeli ve onaylanmalıdır. Onların soru ve ilgilerinin önemli ve yerinde olduğunu düşündüğünüzü bilmelerine izin verin.
6- Güvende olduğunu hissettirin fakat gerçekçi olmayan sözler vermeyin. Evlerinde ve okullarında güvende olduklarını bilmek onları rahatlatacaktır. Ancak hiç kimsenin incinmeyeceğine dair sözler vermemeye gayret edin.
7- Çocukların kendi durumlarını kişiselleştirmeye meyilli olduklarını unutmayın. Örneğin, savaş veya terör olaylarından direkt veya dolaylı olarak etkilenecek şehir ve bölgelerde yaşayan arkadaşları ve akrabaları hakkında endişelenebilirler.
8- Kendilerini ifade edecek yolu bulmalarına yardım edin. Bazı çocuklar kendi düşünceleri, duyguları ve korkuları hakkında konuşmak istemeyebilir. Onların neler hissettiğini anlamanın yolu resim çizmeleri, oyuncaklarla oynamaları veya şiir, hikâye yazmaları olabilir.
9- Basmakalıp ve önyargılı düşünce yapısına sahip insanların oluşturduğu gruplardan sakının. Önyargı ve ayırımcılığı açıklama ve toleransı öğretme fırsatlarını kullanın.
10- Çocuklarınızın yanında davranışlarınızda kontrollü olun. Çocuklar sizin olaylara nasıl tepki verdiğinizle yakından ilgilenir. Diğer yetişkinlerle yaptığınız konuşmalarda kulakları sizde olacaktır.
11- Çocukların sizin hissettiklerinizi bilmesine izin verin. Çocukların, kafanızın karışık olduğunu, gergin ve mutsuz olduğunuzu ya da memleket veya dünyadaki olayları düşündüğünüzü bilmelerinde sakınca yoktur.
12- Çocukların çok fazla şiddet içeren ve kafalarını karıştırıcı imajlarla dolu programları ve haberleri televizyondan izlemelerine izin vermeyin.
13- Çocukların gerçekçi bir program ve takvim oluşturmalarına yardım edin. Alışkanlıklarının devam etmesiyle çocuklar kendilerini güvende hisseder.
14- Çocuğunuzu savunmalarıyla yüzleştirmeyin. Eğer bir çocuk “Bu olay bizden çok uzak” diye düşünüp mutlu oluyor ve kendini güvende hissediyorsa, bunu tartışmamak ve yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmamak en iyisi olacaktır.
15- Ev ve okul arasındaki bilgi akışını koordine edin. Ebeveynler çocuklarının okulunun planlarını bilmelidir. Öğretmenler ise evde olan tartışmaları, çocuğun korkularını, kaygılarını veya sorduğu soruları bilmelidir.
16- Özellikle geçmişte travma veya kayıp yaşantısı olan çocuklar daha fazla etkilenecektir. Bu çocuklar daha fazla destek ve dikkate ihtiyaç duyabilir. Onlara daha çok özen gösterin.
17- Baş ve mide ağrısı gibi fiziksel semptomları gözlemleyin. Çoğu çocuk kaygısını fiziksel acı ve ağrıyla ifade eder. Kaygı duyan veya etkilenen bir çocukta medikal nedenlere dayanmayan bu tip belirtilerde artış görülür.
18- Savaş, terör ve kavga hakkında soruları olan çocuklara özen gösterin. Uyku sorunları, aklına üşüşen düşünceler, ölüme ilişkin duygular çocuğun daha fazla yardıma ihtiyacı olduğunu gösterebilir.
19- Çocuklara iletişim konusunda yardım edin. Bazı çocuklar devlet büyüklerine ya da resmi makamlara düşüncelerini yazmak isteyebilir.
20- Çocukların çocukluklarını yaşamalarına izin verin. Bununla beraber bazı ebeveynler ve öğretmenler haberleri ve günlük olayları yakından takip ederler, bazı çocuklar ise sadece çocuk olmak ister.

Son olayları kabul etmek ve anlamak hiçbirimiz için kolay değil. Birçok çocuk kendini mutsuz, gergin hissediyor ve kafası karışmış olabilir.
Şanslıyız ki, travma yaşamış olsa bile çoğu çocuğun güçlükleri yenme yeteneği var. Birçok yetişkin gibi onlar da bu zor zamanı anlayacak ve yaşamlarına devam edecekler.
Bununla birlikte kafalarındaki her şeyi sormalarına izin verecek özgür bir ortam hazırlayarak, onların var olan durumla başa çıkmalarına ve duygusal güçlükleri tolore etmelerine yardımcı olabiliriz.

 

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir