Hayal etmeye cüret et
Fotoğraflar: Serkan Kızılkaya
Vodafone’un Dijital Dönüşüm Zirvesi’nde izlediğimiz dijital senfoninin adı ‘Hayal Etmeye Cüret Et’ idi. Hâlâ unutamıyorum o anı. Beni ağlatan bu muhteşem görsel şölenin iki mimarı Mercan Dede ve Arzu Kaprol’le bir araya geldik…
Ankara saldırısından sonraki sabahtı. Eve dönmeyi bekleyen 15 yaşındaki evlatlarımızın bir otobüs durağında havaya uçtukları gecenin ertesiydi. Kendimi zar zor götürmüştüm zirvenin yapıldığı salona. Işıklar söndü, müzik başladı. Önce havada uçan kırmızı bir Drone gördük, soğuk bir dijital gösteri izleyeceğimizi düşündüm. Ağlarken bir yandan da salonda bulunan ve ağlayan diğer izleyicilere baktım. Gösterinin bestecisi ve tasarımcısı Mercan Dede ve Arzu Kaprol’le işte bu senfoniyi konuştuk.
Dijital senfoni çok etkileyiciydi. Her şey bu kadar dijital ve elektronikken hepimiz neden ağladık?
Mercan Dede: Biz buna muhabbet diyoruz. Hepimiz aynı şeyleri hissettik; hatta provada bile… Aslında biz de bütününü ilk defa sahnede sizinle aynı anda gördük. Kulisten baktığımda Ankara’da yaşadığımız o büyük acıyı izledim sanki…
Yüklediğiniz mana çok önemli
İzlerken “O evlatlar aslında yok olmadılar, belki de ölüm yok. En azından çocuklar ve gençler için…” diye de düşündüm…
MD: Evet, yok olmadılar çünkü bakın sözlerde ne diyoruz : “Toprakla bedenleniyor olmak / Olmaya yürüyerek, olarak / O güzel çocuğun bedeninde / Tertemiz bir mucize / İçinde çok güçlü bir sükûnet var / Hayal kurmaya cüret et…”
Ne kadar güzel sözler… Oysa biz hep dijital dünyayı çok soğuk, hatta depresif zannediyoruz.
MD: Aslında mesele bizde ve dijital dünyayı nasıl kullandığımızda. Ben aynı örneği ney için de veriyorum. Biz neyi ruhani bir saz olarak düşünüyoruz oysa ne icra edildiği çok önemli.
Neyle oryantal bir şey çalarsan, derin bir duygu vermeyebilir. Dijital de bunun gibi. Dijital bir vasıta, ona bizim yüklediğimiz mana çok önemli. Bizim sahnemizde bir semazen ve üzerinde kırmızı ışıklı bir Drone vardı.
Ayrı kıtalardan aynı projeye destek
Mercan Dede ile aranızda nasıl bir işbirliği var?
Arzu Kaprol: Mercan Dede’nin sağladığı müthiş bir özgürlük alanı vardı. Sanki serbest düşüş yaşar gibi bir yaratıcılık alanı. Konuşmadan bile bunu hissedebiliyorsunuz. Aramızdaki gönül bağı ve zihinlerimizin çok benzeşmesi de buna katkı sağlıyor. Aynı dili konuştuğunuz zaman kelime bile gerekmiyor. Ayrı kıtalarda aylarca çalıştık.
Mercan Dede Kanada’da siz İstanbul’da. Önce müzik mi, görsellik mi?
MD: Çok organik ve iç içe bir süreçti, sıralaması yok. Ben bir ses gönderiyordum, Arzu bir çizim.
AK: Düz bir çizgi gibi değil, bir spiral gibi. Dönerek ilerleyen bir işbirliğiydi. Bir ben, bir Mercan Dede. İki ayrı kıtada dijital bir yaratım süreci…
Farklı bir noktadan bakabilmek
Bu dijital senfoni temelinde ne anlatıyor?
AK: Önce isim ortaya çıktı: ‘Dare To Dream’ yani ‘Hayal Etmeye Cüret Et’. Cüret etmediğimizi ve hepimizin konfor alanlarımızda yaşamaya devam ettiğimizi hissediyoruz. Hem de çok uzun zamandır ve gittikçe daha sıkıcı hale gelen bir biçimde. İşte o alanların ufacık da olsa dışına çıkmaya bir çağrıydı bu. O çemberin dışından, farklı bir noktadan bakalım dünyaya…
Sözleri de çok önemli bu senfoninin. İçinde temenniler vardı sanki…
AK: Fark etmişsiniz demek… Zamanlardan, olaylardan bağımsız, içten bir niyeti vardı gösterinin. Bugün, yarın, hatta 10 sene sonra da izlemekten keyif alabileceğiniz bir iz bırakabilmek istedik. Örneğin senfonideki bir temenni şefkatli güç, diğeri ise candan cana. Hepsi birbirimize yaptığımız samimi çağrılar…
En güzel cümle: gözlerinle dinle
Size önce ses mi geliyor, görüntü mü?
MD: İkisi de neredeyse aynı anda geliyor. Benim asıl alanım güzel sanatlar, hiç müzik eğitimim yok. O yüzden kendimi müzisyen olarak da görmüyorum. Resim yapıyorum, film çekiyorum. Ama şimdi, bu yaşta fark ettim ki aslında ben müzikle hayatta gördüğüm şeyleri anlatmaya çalışmışım. Resim yaparak ise duyduğum şeyleri anlatıyorum. Benim yaklaşımımı özetleyen en güzel cümle: Gözlerinle dinle. İkisi daima beraberler.
Amacımız kitlelere ulaşmak
Bu gösterinin dijital tasarımını kim yaptı?
AK: Çok kıymetli, yaratıcı arkadaşlarımız vardı. Yüzden fazla kişiden oluşan büyük bir ekip çalıştı bu projede. Cüret ettik yani! Kurumsal ve bütçe anlamında da cüret gerektiren bir gösteriye imza attık.
Dijital senfoni tekrar izlenebilecek mi? Müziği çıkacak mı CD olarak? Arzu Kaprol’ün tasarımı olan kostümü satın alabilecek miyiz?
MD: Bu kadar emek verilen bir işi kitlelere ulaştırmak istiyoruz tabii ki. Bu çalışmanın yurtdışı ayağı da var. Haziran ayında Cannes Lions Yaratıcılık Haftası’na bu gösteriyi taşımak istiyoruz.
AK: Batılı dostlarımız 11. yüzyılda hapolmuş sandıkları Türkiye’nin yeni çağa dair cüretkar emeğini de izlemiş olacak.
Yorumlar