İşimiz ülkenin tapusunu hiç kimseye vermemek!
TBB Başkanı Feyzioğlu, psikiyatristler, sosyal medyacılar ve hukukçularla yollara düştüklerini söyledi ve ekledi: Millete, vekillerin bile anlamadığı Anayasa değişikliğini anlatmak borcumuz.
Bu referandum hepimize iyi geldi. Yo, ‘romantik’ demeyin, gerçekten büyük bir sivil ve tabandan uyanış var, bizzat sahada görüyorum bunu. Bir süredir ‘Hayır’ kampanyası yapan herkesin çalışmalarını yakından izliyorum. Metin Feyzioğlu, Süheyl Batum, Ümit Kocasakal, Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Yusuf Halaçoğlu, Abdüllatif Şener, Tuna Bekleviç ve genç ekibi, Birleşik Haziran Hareketi, Demokratik İtiraz Hareketi, sivil toplumda sayısız dernek… Bıkmadan, usanmadan, uyumadan ve çoğu zaman yemek yemeği bile unutarak şehir şehir geziyorlar. Haftasonu Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile Adana ve çevresindeydim. Yollarda Feyzioğlu ile sohbet etme şansı da buldum. Gördüklerim hem ‘Hayır’dan hem de memleketten yana umudumu artırdı…
‘MAKAM PEŞİNDE DEĞİLİZ’
– Nereden çıktı bu “Sokağa çıkalım, köşe bucak dolaşalım, herkese anlatalım” projesi ?
Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin içinden geçmiş olduğu bu son derece kritik süreçte Anayasa değişikliği teklifi somutlaştığında, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu olarak derhal paketi inceledik. Uzman hukukçuların görüşlerini dinledik, onlarla değerlendirmelerde bulunduk. Gördük ki bu değişiklik teklifi; kuvvetler ayrılığını yok eden, mahkemeleri aynı zamanda parti genel başkanı da olabilecek devlet başkanına bağımlı kılan bir metin. Bu değişiklikte iktidar partisinin il ve ilçe başkanları, bağımsız hakim ve savcıların üzerinde yer alıyor. Kaldı ki; hukuki bilgiye ve hakka dayanan avukatlık mesleğinin de yerine iş takipçiliğini getiren çok sakıncalı düzenlemeler içeriyor.
– Barolar Birliği olarak böyle bir hakkınız var mı ? Yani il il gezip bu değişiklik metnini anlatmak gibi…
Var tabii, Avukatlık Kanunu’nda var. Bakın, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca Türkiye Barolar Birliği’nin ve barolarımızın görevi bu değişikliğin içeriğini tüm halkımıza anlatmak. Bizim de yaptığımız bu. Siyaset yapmıyoruz, hiçbir koltuğun, makamın peşinde değiliz. Tam tersine siyasetin çok üstünde, tamamen memleket meselesi olan çok hayati bir konuda herkesi aydınlatıyoruz.
‘HAYIRDA UMUT VAR’ MESAJI
– Toplantılarınızda Cumhurbaşkanına da diğer siyasi parti liderlerine de laf söyletmiyorsunuz…
Bizim işimiz ona buna hakaret etmek değil, memleketin tapusunu bugün ve yarın hiç kimseye vermemek! Herkes bu amacın, öfkemizi ifade etmekten çok daha önemli, acil ve vazgeçilmez olduğunu anlamalı.
– Ekibiniz enteresan… Psikiyatristler, sosyal medyacılar, hukukçular…
Biz onlara “görev gücü” demeyi daha çok seviyoruz. Grubumuz yola çıkmadan önce her gün bir araya geldi. Konuştuk, hedefimizi saptadık, dilimizi seçtik.O kadar önemli ki “uygun kelimeleri” bulmak. Üstelik tüm toplumu ikna etmek durumundaysanız. Umutsuzluğa ve yılgınlığa kapılmış geniş toplum kesimlerine umut vermeliyiz diye düşündük. “Hayırda umut var” mesajını her cümlemizin ana fikri yaptık. Bu şekilde belirlediğimiz dil ve üslubun zaman içerisinde toplumda büyük bir kabul gördüğünü, herkes tarafından kullanılmaya başlandığını, Türkiye’nin her yerinde yanmaya başlayan çoban ateşlerinin bu şekilde birleştiğini mutlulukla gözlemledik.
– Sanırım öncesinde Barolar Birliği’nde de bir çalışma yaptınız?
İlk olarak değişiklik teklifini karşılaştırmalı bir tablo şekline getirdik. Böylelikle paketin ne getirdiğini ve ne götürdüğünü özellikle hukukçuların rahatlıkla değerlendirebileceği bir anlatıma kavuşturduk. Çünkü Anayasa anlaması da anlatması da zor bir metin. Bu aşamada genç ve idealist hukukçu akademisyenlerden de büyük destek aldık.
‘PAKETİ ÇOK TİTİZ İNCELEDİK’
– Size kızan yok mu ne yapıyor bu adam diye?
Meslektaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğunun görüşü Anayasa değişikliği paketinin, hukuk devletinin, adil yargılamanın ve demokratik düzenin vazgeçilmezi olan kuvvetler ayrılığına zarar verdiği yönündeydi. Her aşamada elbette TBB Yönetim Kurulumuzun görüş ve değerlendirmelerini alarak ilerledik. Gelen bilgi ve önerilere göre sürekli kendimizi yeniledik. Biz biliyoruz ki, çoğu milletvekilimizin paket hakkında derinliğine bilgisi yok. Teklif bu şekilde Genel Kurul’dan geçti. Bunun üzerine Yönetim Kurulu kararıyla dedik ki; “Milletimizi bilgilendirmek
için sahaya çıkıyoruz.”
‘Bu hayati bir referandum herkes sandığa gitmelidir’
– Sahada sizinle Süheyl Batum da oluyor, Yusuf Halaçoğlu da…
Toplumun her kesimine hitap edebilmemiz gerekiyordu. Bunun için güven veren Türk Milleti’nin menfaati söz konusu olduğunda her türlü baskıya göğüs gerebileceğini ispatlamış, partisel ve kişisel menfaatleri elinin tersiyle itmiş kişilerle yürümek zorundaydık. ‘Cumhurbaşkanımızın pek çok danışmanı var, siz de halkımızın danışmanı olup bizimle yola çıkar mısınız’ dedik.
– Facebook yayınları da yapıyorsunuz, her bir canlı yayın milyonlarca kişiye ulaşıyor…
“Hayır” kelimesine umut yüklemesi yapan logomuzu gönüllü uzmanlara çizdirdik. Örnekleri, anahtar kelimeleri, sloganları yazdık. Kendimizi, gelen milyonlarca sosyal medya ve saha geribildirimleriyle sürekli test ettik. Bu Anayasa değişikliğini sakıncalı ve tehlikeli bulan binlerce meslektaşımızı ve vatandaşımızı, saha ve sosyal medya çalışması için bilgilendirdik, çalışmamıza ortak ettik. Aynı zamanda sosyal medyada bir canlı yayın strateji ve altyapısı oluşturduk. 50-100 vatandaşımızla yaptığımız sohbetlerin dahi milyonlarca kişiye ulaşmasını sağladık. Çok basit anlatımlı bir broşür hazırladık, barolarımıza gönderdik, kamuoyunun da bilgisine sunduk. Vatandaşlarımız bu broşürü kendi imkanlarıyla yüz binlerce belki de milyonlarca bastırıp dağıttı. Üniversitelere ulaştık, gençlerle kucaklaştık.
– Vatandaşa “sandığa gidin” çağrısı da yapıyorsunuz…
Bu kadar hayati bir referandumda herkes temsil edilmeli çünkü. Dönüşü olmayan bir sandık bu! Oy vermeyen hiç kimsenin daha sonra şikayet etme hakkı yok. Parmaklar ayrı da olsa kolumuz birdir, o kol ‘Yüce Türk Milletidir’ dedik. Hepimiz, 10 milyonlar tüm sıfatları, siyasi görüşleri, kavgaları bir kenara bıraktık sahip olduğumuz en yüce makama, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı makamına dayanarak davamız için kenetlendik.
– Biliyorsunuz, duyuyorsunuz, sizin için “Önce Beştepe’ye gitti, şimdi de Başkanlığa karşı” diyorlar…
Hiç takılmıyorum. Çünkü içim rahat. O gün biz Beştepe’ye çıkarak doğru yerde durduğumuz için bugün salonlarımızı dolduran her siyasi partiden vatandaşlarımız anlattıklarımızı can kulağı ile dinliyor.
– Onun için mi sabah camiiye, oradan pazara, köy meydanına ve salon toplantılarına gidiyorsunuz?
İnsanımız nerdeyse, oraya gidiyoruz. Bu bir siyasi parti seçimi değil ki! Günün sonunda ‘Hayır’ çıktığında, ki çıkacak, en ufak bir şüphem yok, ‘Evet’çi vatandaşlarımızla yanyana yaşamaya devam etmeyecek miyiz? Ben tüm Türkiye’nin Barolar Başkanıyım, herhangi bir siyasi partinin değil.
“Apo’nun yazdığı eyalet tanımı maddelerde var!”
– Anayasa teklifini madde madde anlatıyorsunuz her buluşmada, ama görüyorum ki en çok üniter devlet konusu dikkat çekiyor…
Çünkü en tehlikeli maddeler onlar! Bu değişikliğin bir proje, bir tuzak olabileceğine dair en güçlü ipuçları da onlar. Bu teklifin 123 ve 124. maddelerinde de açıkça eyalet tanımı yapılmış! Bir tek adına eyalet denmemiş! Bunu bilmek tüm milletin hakkı. Bakın, Apo’nun yazdığı ve dağıtımı yayımı burada yasak olan “İmralı Notları” kitabının sayfa 27’sinde aynı eyalet tanımı mevcut. Bunu anlatıyoruz insanlarımıza, sayfa sayfa gösteriyoruz gerçekleri… Bu bizim sadece bu vatana borcumuz değil, aynı zamanda Barolar Birliği olarak yasal sorumluluğumuz. Bu teklif seçilecek Başkan’a tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisi veriyor. Bunu sandığa gidecek her vatandaşımız böylece bilsin…
Yorumlar