Allah Ana
AlanIs Morissette’in “Ya Tanrı içimizden biriyse…” (What If God Was One Of Us) dediği o şahane şarkısından sonra Tanrı’ya dair duyduğum en güzel sözleri söylemiş Haluk Bilginer.
Bakın ne demiş:
“Tanrı diye bir şey varsa kadındır. Allah Baba değil, Allah Ana’dır o. Allah, baba olamaz. Niye Toprak Ana diyoruz da Allah Ana demiyoruz. Hep erkek cümleleri bunlar. Sizin rahminiz var, siz insan üretiyorsunuz, erkeğin aklı bunu anlayamaz. İçinden insan çıkaran bir insanı, erkek kavrayamaz.”
Muhteşem.
Her kelimesine katılıyorum.
Peki bilin bakalım ne oldu Haluk Bilginer’in bu cümleleri gazetelerde yayınlanınca?
Tabii ki ortalık karıştı!
Aman efendim, ne hakaretler, ne ayar vermeler, daha neler neler…
Oysa ‘bu ayarcı, millici, muhafazakarcı ağabeyler’ iki satır kitap karıştırsalar, görecekler ki bu topraklar, yani Anadolu ve en çok da Türkler kadını bambaşka bir biçimde tanımlar.
Anaerkil bir kültüre sahiptir Anadolu’nun kökleri…
Kaldı ki Haluk Bilginer bir sanatçı olarak nefis bir düşünce egzersizi sunmuş bize; bir konuya farklı bakma fırsatı vermiş.
Bir düşün bakalım, ne demek istemiş?
Ama hayır.
Bin tepesine!
‘Cennet’i hurilerin dolaştığı bir yer zanneden, ‘kadınları’ kendilerine sunulacak birer armağan olarak gören o kafaların bu yaklaşımı ‘günah’ bulmasında, “İnançla dalga geçmiş” demesinde şaşacak bir şey yok.
Acaba hangisine daha çok kızdılar, Allah’ın bir cinsiyetle tanımlanmasına mı, yoksa kadınların bu ifadelerle onurlandırılmasına mı?
Aynı röportajda Haluk Bilginer yine üzerinde çok düşünmemiz gereken başka bir tespit de yapmış. Diyor ki;
“Erkeğin iktidarından nefret ediyorum, korkmak ne kelime… Dünyanın bu gidişatından çok korkuyorum. Korkmamak aptallıktır, insan olan korkar. Kadın doğurduğu için yaşamın değerini biliyor, erkek yaşamın değerini bilmiyor. Öldürmeyi kahramanlık sanıyor.”
Allah aşkına haksız mı?
Dünyanın hali ortada…
Ve tüm karar mekanizmalarının başında erkekler oturuyor.
Evet, kadınlar duygusal varlıklar; belki erkekler kadar hızlı karar alıp hedefe yürüyemiyorlar.
Ama şüphesiz ki öncelikleri erkeklerden farklı.
Erkekler performans tutkunu, sonuca giderken yakmaktan yıkmaktan geri durmuyorlar.
Kadınlar ise doğaları gereği yaşatmaktan yana. Yapmaktan, tamir etmekten, bir daha denemekten…
Hiç değilse bir denge olabilseydi kadınlar ve erkekler arasında, gerçekten de dünya daha yaşanılır bir yer olmaz mıydı?
Yaşa Haluk Bilginer!
Düşünce ufuklarımızı açtığın ve cesaretle konuştuğun için.
KİLİS’TE YAŞAMAK VE ÖLMEK ÜZERİNE
Kilis’te korkunç şeyler olduğunun farkındasınız değil mi?
Sürekli evlerine, yaşamlarına füze düşen Kilisliler en sonunda gazetelere ilan vermek zorunda kaldı “Ölüyoruz” diye!
Bir tarafta ilçenin kendi nüfusunun neredeyse iki katı kadar bir göçmen yükü, öte tarafta sürekli şiddetin ve savaşın tehditi altında yaşamaya çalışmak…
Böylesi bir gündemde bile Vali’nin ipe sapa gelmez açıklamaları, AFAD’ın roketlere karşı komik bile olmayan önlemler kitapçığını yazmayacağım; hepsini duydunuz, okunuz zaten.
Bunca rezillik içinde insanlarımız ölmeye devam ediyor Kilis’te.
Türkiye, seçimdi, başkanlıktı derken yine kendi vatandaşını koruyamaz noktada.
İşte tam da bu günlerde bir sosyal sorumluluk derneği ile bir sanat platformu bir araya geldi, bir proje üretti.
Contemporary Istanbul ve Aralık Derneği tarafından Milli Eğitim Bakanlığı desteği ile 5.484 metrekarelik alan üzerinde 18 derslikli bir ilkokul projesinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Bölgede eğitim, öğretim kapsamında yürütülen çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlayan bu projeye maddi destek sağlamak için 12-13 Mayıs’ta The Sofa Hotel’de bir sergi gerçekleşecek.
HallArts salonundaki sergide çağdaş sanat alanında öne çıkan 59 sanatçının eserleri gönüllü olarak yer alacak.
Eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı da okul binasının inşasına destek amacıyla kullanılacak. Kilis’te inşa edilecek ilkokul, 2016-2017 eğitim yılının başında Suriyeli ve Kilisli çocukların hizmetine sunulacak.
Haydi iş dünyası, görelim sizi!
Sahip olduğunuz her şeyi borçlu olduğunuz bu memlekete bir katkı da siz sağlayın, fırsat bu fırsat…
iran’ın tek kadın dergisi: Zanan
İran’daki kadın hareketini heyecanla izliyorum.
Laik bir Cumhuriyetken Molla Devrimi’yle kapanan bu ilginç ülkede kadınlar ‘yeniden modernizme dönmeye’ çalışıyor.
Sürekli bir kapatılıp bir açılan İran’ın tek kadın dergisi Zanan da bu girişimlerden biri.
Dergi, 2008’te Ahmedinecad tarafından kapatıldı, 2014’te yeniden açıldı ve son olarak 2015 Nisan ayından beri tekrar kapalı!
Kurucusu Shahla Sherkat sürekli yargılanıyor; kah kadın fotoğrafları bastığı, kah aile içi şiddeti konu yaptığı için…
Yorumlar