Sandığa git, vicdanının sesini dinle…
Dün bütün günümü Adana’da, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun çalışmalarını izleyerek geçirdim.
Köylerde, kıraathanelerde, çarşı pazar ziyaretlerinde ve salon toplantılarında herkese Anayasa’nın değişecek maddelerini tek tek anlatıyor Feyzioğlu.
Neden bu Anayasa’ya Hayır dememiz gerektiğini, memleketin tapusunun neden tek bir adama verilemeyeceğini ve en çok da bu teklifin neden Türkiye’yi bölme projesi olduğunu satır satır açıklıyor.
Her toplantısında mutlaka AKP, MHP ve Saadet Partisinden de dinleyiciler oluyor.
Özellikle kahvelerde, köy meydanlarında, uzaktan uzağa da olsa can kulağı ile dinliyorlar insanlar.
Bunun bir kişiye karşı muhalefet hareketi olmadığını, bir siyasi seçim olmadığını, memleket meselesi olduğunu gayet iyi anlıyorlar, takdir ediyorlar.
****
Sadece Feyzioğlu değil, Süheyl Batum, Ümit Kocasakal, Meral Akşener, Sinan Ogan, Ümit Özdağ, Yusuf Halaçoğlu, Abdüllatif Şener, Tuna Bekleviç ve genç ekibi, Birleşik Haziran Hareketi, Demokratik İtiraz Hareketi, sivil toplumda sayısız dernek…. bıkmadan, usanmadan, uyumadan ve çoğu zaman yemek yemeği bile unutarak şehir şehir geziyorlar.
Defalarca yazdım, yine yazacağım; toplumda müthiş bir dip dalga yükselişi var.
Hollanda kriz numaraları, devletin tüm imkanları ile gerçekleşen büyük bütçeli mitingler, aynı anda 23 TV kanalının canlı yayına geçtiği rezil yandaş medya operasyonları, hiçbiri fayda etmiyor.
AKP seçmeni belki de ilk defa kendine şu soruyu soruyor “14 yıldır bu partiye verdiğimiz yetkiler nelerine yetmedi ?”.
Adana’dan dönerken, uçakta, ismini vermeyeceğim tüm Türkiye’nin çok sevdiği bir sanatçıya rastladım.
Hayır kampanyasının çalışmalarını izlediğimi söyleyince şöyle dedi : “İnsanlara sadece sandığa git ve vicdanının sesini dinle desek, bu referandumdan Hayır çıkar.”
Aynen öyle.
Siz de lütfen çevrenizdeki herkese söyleyin, mutlaka ama mutlaka sandığa gitsinler ve o kabinde ellerinde mühür tercihlerini yapmadan önce vicdanlarının sesini dinlesinler !
“Evet” kampanyasının bir stratejisi yok
Bunun bir nedeni, içi boş ve tamamen bir proje olan Anayasa Değişikliği metninin yetersizliği.
Neresinden tutsanız elinizde kalan bu içeriği AKP ve kurmayları bile doğru düzgün anlatamıyor !
Hatta bazıları, yani okuyup anlayanlar, bu değişikliğin neresini savunalım diye kara kara düşünüyor.
Evet kampanyasının bir stratejisinin olmayışının diğer nedeni de şüphesiz ki Erol Olçok’un trajik ölümü.
Vefatına kadar AKP’nin tüm kampanyalarını yönetmiş olan reklamcı Erol Olçok’ın zekasının yokluğu her haliyle belli oluyor.
Evet kampanyası mesnetsiz, sakil ve telaşlı bir öfkeye sahip.
AKP seçmenini ikna etmekten çok uzak olan kampanyanın bu hali, Hayır oylarının yükselmesine de yardımcı oluyor.
Masamdaki kitaplar
Çalışma masam yine karmakarışık !
Hep okumak istediğim ve ertelediğim kitaplar, düzenlemem gereken fotoğraflar, yanıt vermek zorunda olduğum sayısız mesaj, kendi yazdığım kitabın son notları…
Ama bu hafta ne yapıp edip şu iki kitabı mutlaka elime alacağım :
Cumhuriyet Işığında Söyleşiler, Özlem Özdemir
Sevgili adaşımın BirGün ve Cumhuriyet için yaptığı özel röportajlar…
Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler, Hey Kitap
Bu kitapta Kırmızı Başlıklı Kız da yok, Sindirella da ! Bilim, sanat, spor ve siyaset alanında “en asi kızların” hikayeleri var…
Canım Kızım;
Kim bana izin verecek diye düşünme, kim beni durdurabilir ki diye düşün !
Yorumlar