Toplum hastaysa, ne yapacağız ?

  • 21 Kasım, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Tam “daha korkunç bir şey olamaz” derken, çok daha korkuncu oluyor !
Mesela 3 gündür, yarın oylanacak olan o rezil “tecavüzcünle evlen” yasasını yazıyoruz, konuşuyoruz. Uykularımız kaçtı, dengemiz bozuldu bu yasa yüzünden…

Ben, yine de, diyordum ki kendi kendime “Yok canım, bu kadar delirmiş olamazlar, şimdi bütün toplum, moderni muhafazakarı tüm kadınlar, erkekler, bu işe karşı çıkar. Öyle büyük bir tepki olur ki, yasa geri çekilir…”

Heyhat !

Korkuncun da en korkuncu dediğim bu; arkadaş günlerdir çırpınıp duruyoruz kalabalık bir gruba “tecavüz suçtur, çocuklarla evlenilmez, bu sapıklıktır” diye anlatmak için…

Sosyal medyada ne türden tepkilerle karşılaştım, akıl dışı. En inanılmaz olanı şu mesela “ben geçmişte FB’yi şike davasında savunmuşum, onun için bana güvenmiyormuş, bu yasa ile yazdıklarıma inanmıyormuş.”

Nasıl, var mı ötesi !

Arkadaşım, ne futbolu, çocuk evliliklerinden söz ediyoruz diyorsun, “yok” diyor, “sen şike davasında… “

Allahım, aklımı koru !

Bir de “siz Tayyip düşmanları…” diye başlayanlar var. Ne alakası var, çocuklar söz konusu diyorsun, yok anlamıyor.

En iğrendiklerimden biri “Peygamberimiz de 9 yaşında Hazreti Ayşe’yi almışlardı. İslam’da bluğ başlayınca kızlar evlenebilir…”

Yok öyle bir şey kardeşim !

Bak ne diyor rahmetli Yaşar Nuri Öztürk :

“Tarihsel belgeler gösteriyor ki, Hz. Âyşe, Peygamberimiz tarafından eş olarak istendiğinde, en az 14, 15 yaşındadır. Peygamberimizle nikâhlanması, Peygamberimiz tarafından istenmesinden üç yıl sonradır. O halde, Âyşe’nin, Peygamber evine eş olarak girdiği sırada 18-19 yaşlarında olması gerekiyor.

Gerçek budur.

Bunun aksi iddia ise Arap-Emevî kodamanlarıyla İslam düşmanı Batılı oryantalistlerin yalanlarıdır.”

Diyelim ki, senin bildiğin doğru, 9 yaşında evlenmiş. Yahu, yıl olmuş 2016, hiç mi değişmedi bu dünya, çocuk hakları, insan hakları, medeniyetten hiç mi nasibini almadın ?

Durum şudur arkadaşlar; bu yasa, bu haliyle çıkarsa, anlattıkları gibi öyle mağdur olmuş 3000 kişiye değil, hapisteki 17 bin tecavüzcüye gün doğacak !

Bu resmen, devlet eliyle suçun teşvik edilmesidir.

Devletin görevi, evinden küçük yaşta kaçmış kıza özel yasa çıkarmak değil, o kızların evlerden kaçmamasını sağlayacak zemin yaratmaktır.

Kadının ve annenin güçlendirilmesi, kız çocuklarının okutulması, bunun için yurtlar yapılması, meslek liseleri, kadınların sosyal ve iş yaşamına katılımının desteklenmesi, işverene kreş zorunluluğu, şiddet gören kadına sığınma evleri…

Devletin işi bunlar, bunları yapacak ki o kızlar evlerden kaçmasın.

Yapıyor mu ? Yanıtı siz de ben de biliyoruz.

Kadının toplumsal yaşamın eşit bir parçası olması bedava makarna ve kömürle olmuyor ne yazık ki !

Önce kafanızı değiştireceksiniz.

*****

Bir hayalkırıklığım da bizim mahalleye dair, internette, change.org sitesinde açılmış olan “çocuk istismarı insanlık suçudur” kampanyasını sadece 800 bin kişi imzaladı !

Yuh bize.

80 milyonluk ülkede, biz bu kadar mıyız ya ?

Bir de erkekler…

Anladım ki, her mahalleden, aklı başında, “bu sapıklıktır” diyecek erdeme ve cesarete sahip pek az sayıda “adam” varmış.

Ya örgütlü toplum ? Onlara ne demeli ?

Kadın dernekleri dışında, herhangi bir işveren örgütünün “ne yapıyorsunuz siz, olacak iş mi bu?” dediğini duydunuz mu ?

Biz, aynı ülkede yaşamıyor muyuz bu arkadaşlarla ?

Benim anladığım şu bu olan bitenden, biz yalnızız kızlar, sayımız çok az bu hasta toplumda.

Yine de, sesimizin son damlasına kadar haykıracağız : “bu yasa geri çekilsin !” diye…

The Republic of Türkiye

Yani, Türkiye Cumhuriyeti.

Republic, İngilizce’de “Cumhuriyet” demek, malum.

Ama Türkiye’nin İngilizce adı aslında bu değil, “hindi” anlamına da gelen “TURKEY”.

Bu “The Republic of Türkiye” tanımını ben ARGE Danışmanlık’ın kurucusu Yılmaz Argüden’den duydum.

Kendi şirketinin 25. Yıldönümü gecesinde yaptığı konuşmada Argüden; “Turkey kelimesinden vazgeçip, hem batılı hem kendimiz gibi olmanın bir sembolü olarak, yurt dışında ülkemizden The Republic of Türkiye olarak sözetmemizi öneriyorum…” dedi.

İşte bu.

Benim 21. Yüzyılda hayalini kurduğum ülke tam olarak bu !

Dünyanın, evrensel değerlerin bir parçası olmuş, özgürlük ve eşitliğin hukukun üstünlüğü altında sağlandığı, başka ülkelere, kültürlere, coğrafyalara açık ve yine de “kendisi gibi, toprağına özgü” bir memleket : Türkiye, The Republic of Türkiye.

Bak Kızım;

İnsanlar ne dediğinizi, ne yaptığınızı hatırlamaz. Ama onları “nasıl hissettirdiğinizi” hiç unutmaz !

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir