Ya aslında her şey zihnimizin bir oyunuysa?
Dünya giderek çığırından çıkıyor.
Sizce de Başkan Trump her geçen gün biraz daha fazla ‘süper güçleri olduğunu zanneden bir çizgi kahramana’ dönüşmüyor mu?
Tam da tüm Amerika sabahtan akşama bu yeni başkan profilini konuşurken, Fox International çok ses getirmesi beklenen yeni bir diziye hazırlanıyor: ‘Legion’.
Legion, sosyal ilişki kuramayan, şizofreninin bir türü olan katatoniden muzdarip çizgi roman karakteri David Haller’in hikayesi… Hikaye boyunca David’in süper güçleri olan bir antikahraman mı yoksa gerçekten bir akıl hastalığının ortasında kaybolmuş bir adam mı olduğunu çözemiyoruz. Sadece biz değil, David de aynı gitgelleri yaşıyor.
Marvel Comics adlı şirket bu işi ‘Fargo’ dizisiyle büyük yankı uyandıran senarist yazar Noah Hawley’e verdi.
Ve Türkiye’den sadece ben, Londra’da bir sonbahar günü, nehir kıyısında, avangart bir otel odasında Noah Hawley’le buluştum. Sohbetimiz, bugün yaşadığımız her şeye dair benzerliklerle dolu…
– Nasıl bir proje bu?
Her şeyden önce ‘tekinsiz’ bir hikaye. Yani en beklemediğimiz, sıradan anlarda en doğaüstü ve ürpertici olaylar gerçekleşiyor. David, kendi zihninde hapsolmuş biri ve zihni ona oyunlar oynuyor. Hikayenin kalbinde bir de aşk var; tıpkı David gibi hasta olan Syd’in aşkı…
Yazarken sadece güç, aksiyon olmasın, kişisel, mahrem ve beklenmedik tarafları da olsun istedim. Marvel’la çalışmak harikaydı. Eğer işler iyi giderse hepimiz dâhiyiz demektir, gitmezse sadece benim hatam!
– Neden?
İyi ya da kötü bu benim vizyonum. Tıpkı ‘Fargo’daki gibi. Marvel gibi dev bir imparatorluk kurmuş bir marka için bu bir deney, benim içinse farklı bir bakışla yaptığım cesur bir iş. Bunun için riskleri de, sorumluluğu da almak gerekir. Ve ben her zaman az batmaktansa büyük batmayı tercih ederim!
– Dünya antikahramanlarla dolu, sonuncusu da Trump! Bir yenisine ihtiyacımız var mı?
Bu hikayede beni çeken başka bir şey vardı; içimizdeki düşman meselesi. Eğer bireysel çelişkilerimiz konusunda daha fazla düşünsek, kendimizi bu anlamda geliştirsek, belki birbirimizle de daha az kavga edeceğiz. Bizim hikayemizin kurgusu şöyle: David’i çevreleyen devlet güçleri var ama sonra anlıyoruz ki David’in zihnindeki mesele aslında daha hayati. Biz hep kendi dışımızdaki krizlere bakıyoruz ve çözmeye çalışıyoruz. Oysa ki hoşgörü aslında içimizdeki krizlere bakmaktan geçiyor. Başkalarındaki yanlışı aramaktansa kendimizdekini bulmaya çalışmak bence asıl mesele…
– David’le ne tür bir ilişki kuracağız? Onu sevecek miyiz, nefret mi edeceğiz yoksa acıyacak mıyız?
Onunla derin bir empati kuracağız. Bir zamanlar o da masum bir bebekti, büyük umutlar veren bir bebek. Sonra işler karanlıklaştı. Ya bu hastalığı ya da süper güçleri, artık hangisine inanırsanız, bunlar yüzünden raydan çıktı. Bir insan olarak onun bu mücadelesi hem hazin hem de bize güç veriyor. İzlerken onun hasta değil, süper güçleri olan biri olduğuna inanmak isteyeceğiz. Umutlanmak için…
– Siz bir dernekte sosyal hizmet görevlisi olarak da çalışmışsınız değil mi?
Doğru, Yasal Yardım Derneği’nde. Çocuk tacizi, inkar psikolojisi görev konularımızdı. Biz çocukları temsil eden yasal temsilci tarafındaydık.
Çocuklarımın ‘Star Wars’ filmlerini filan izlemelerini istemiyorum
– Anneniz başarılı bir aktivist, siz siyaset bilimi okumuşsunuz. Çok satan romanlarınızda da hep insanlığın karanlık tarafını yazıyorsunuz… Çözüm için bir öneriniz var mı?
Bence her şey eğitime bağlanıyor. Ben, dernekte de çalışırken suçun ve travmanın kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığını gördüm. Tacize uğrayıp gelen bir çocuğun, genç bir suçlu olarak aynı mahkeme salonuna geri gelişini izledim. Yıllar sonra da mesela tacizci bir ebeveyn olarak yine yargılandığını. Bu döngü büyük bir trajedi. İnsanlara bu döngüden çıkabilecekleri fırsatlar vermeliyiz. Ve bunun büyük bölümü de eğitimle ilgili. Bugünden yarına başaracağımız kolay bir çözümü yok bunun. Birkaç kuşak çalışmalıyız belki. Ama evet, başka da çözümü yok.
– Tüm bu işlerin ortasında aile hayatınızı nasıl sürdürüyorsunuz?
Çok sade bir aile hayatımız var. Çocuklarımın TV ya da mini dizi, ‘Star Wars’ filmlerini filan izlemelerini istemiyorum. 10 yaşın altındalar, yaşamın vahşi tarafını anlamak için henüz çok küçükler. Mümkün olduğu kadar çocuk olsunlar, çocukluklarını yaşasınlar… Merak edenlere, dizi yani Lejyon Amerika ile aynı anda Türkiye FX ekranında, 9 Şubat Perşembe sabahı 09.39, akşamı da saat 21.30’da yayında…
Yorumlar