23 Nisan’a dair tek satır yok !
Malum, çok seyahat ediyorum.
THY, bizim gazeteyi yasaklasa da, herşeye rağmen en çok tercih ettiğim havayolu.
Son yolculuğumda Nisan sayısı ve kapağını özellikle inceledim.
Kapakta, turizmle en ufak bir ilgisi olmayan, son sosyal sorumluluk kampanyalarının ( Somali’ye yardım ) bu resmi vardı :
Sayfa sayfa okudum, dünyanın “tek” çocuklara armağan edilmiş Uluslararası Çocuk Bayramı 23 Nisan’a dair ise bir satır bile yoktu !
Bana mı tuhaf geliyor sadece, olmuş mu şimdi milyonlarca yabancı yolcunun da okuduğu bu SkyLife ?
7 takladan 6 saatlik off road’a….
1995 yılında bir bahar sabahı, Ankara Küçükesat’taki evimden Konya Yolu üzerindeki işime gitmek üzere, sabah erken saatte kendi kullandığım aracımla yola çıktım…
Yol boştu.
Sağ şeritte ilerlerken solumdan rüzgar gibi bir kamyonun yaklaştığını farkettim. Artık ister kader deyin, ister kötü şoförlük, direksiyonu hafifçe sağa kırdığımda araç tamamen kontrolümden çıktı.
Konya Yolu kenarındaki şarampolden aşağı taklalar atarak yuvarlanmaya başladım. 7 taklanın sonunda araç ters dönmüş, ben içinde bedenimde sayısız kırıkla sıkışmış haldeydim.
Sonrasını tahmin edebiliyorsunuzdur.
* * *
Kazanın izleri 20 yıldır bedenimde.
Yarattığı psikolojik travma ise zaman zaman kendini hissettirdi.
Uzun yıllar Boğaz Köprülerini geçerken hep orta şeridi kullandım mesela, sağdan gidersem denize uçarım korkusu kaplıyordu içimi, nefes bile alamaz hale geliyordum.
Mercedes-Benz Otomobil Grubu Pazarlama ve Satış Türkiye Direktörü Şükrü Bekdikhan G serisinin deneme sürüşü için Meksika’ya davet ettiğinde yine yıllar öncesine, o kaza anına gittim.
Ya devrilirsek ?
* * *
Meksika dünya otomotiv pazarının en büyük üreticilerinden biri,yılda yaklaşık 3 milyon otomobil çıkıyor banttan.
Yıllık otomotiv ihracatları 95 milyar dolar, üstelik sadece üretim değil araştırma geliştirme de yapıyorlar.
Belki de bu yüzden Meksika’da ciddi off road parkurları mevcut, bizim gittiğimiz alan Villa De Bravo yakınlarında, bir orman içinde, 6 saate varan bir sürüş deneyimi için idealdi.
Derin çukurlar, keskin virajlar, dik rampalar, zorlu inişler ve geçilmesi gereken bir dere !
* * *
Mercedes G serisi 1979’da geliştirilmiş bir klasik. Kare camları, üçlü difransiyel kilit sistemi ve güçlü motoru ile gerçek bir “Alman makinası”.
Benim aracımın pilotu Türkiye’nin en çok izlenen otomobil programı “0’dan 100’e”nin yapımcısı olan Saffet Üçüncü’ydü.ODTÜ Makina Mühendisliği mezunu Saffet Üçüncü (biz oraya hapishane anlamında Alcatraz derdik, o kadar zordu Makina !) sadece otomobili kullanmadı, her aşamada bana aracı ve üretim ayrıcalıklarını anlattı.
Üçlü diferansiyal kilitlerinin nasıl bizi patinajdan kurtardığını, gücü nasıl lastiklere dağıttığını, artikülasyon mühendisliğinin aracı nasıl devrilmekten koruduğunu ondan öğrendim.
Ne yalan söyleyeyim, en şanslı bendim, en zorlu etapları yağ gibi geçerken, dikiz aynasından arkada tamamen yan yatan Fatih Altaylı ve Ertuğrul Özkök’ün aracını izliyordum !
Saffet Üçüncü’ye sordum “bu aracı kullanmak için çok iyi sürücü mü olmak gerekiyor ?”
“Hayır” dedi, “gördüğün gibi otomobil kendini götürüyor, hatta ukalalık taslayıp şov yaparsan buna izin vermez. Sadece kötü sürücü olma yeter, bununla her yere gidersin !”
İki ikonik stil bir arada
Mercedes bu yıl Maybach ile G serisini bir araya getirmiş. G 650 Landaulet, hem lüks hem sağlam bir otomobil.
Ama marka uzmanları bu iki konforun aynı anda kullanılmasının satışlar açısından riskli olduğunu düşünüyor.
Bu arada ArnoldSchwarzenegger tam bir G Serisi tutkunuymuş, tüm gişe rekorları kıran filmlerinde ve özel hayatında bu otomobili kullanıyormuş. Son olarak da kendi sürdüğü G serisi otomobiline elektrik motor taktırmış.
Canım Kızım;
“Birçok insan ne istediğini söylemekten korkuyor. İşte bu yüzden istediklerini elde edemiyorlar… “ Madonna.
Yorumlar