Kazandığını değil, seçtiğini yaşama özgürlüğü
“Darbe yapan kişiye ne denir ? Cuntacı.”
“Hangi üniversitemizin adı Ömer Halisdemir Üniversitesi olarak değiştirilmiştir ? Niğde.”
Sorular bunlar.
Hazır mısınız TEOG’a ?
Biz hazırız valla !
Tek bir oğlum var, Uzay, o da bugün 1 buçuk milyona yakın yaşıtıyla beraber TEOG sınavına giriyor.
* * *
Çocukluğumdan beri okulla da sınavlarla da sorunum var. Hep çok iyi bir öğrenciydim, ama bu “sisteme” olan sevgisizliğimi ve inançsızlığımı hiç değiştirmedi !
O nedenle bugün en rahat velilerden biri olduğumu biliyorum, bu sınavın hiçbir şeyi “ölçmediğini” de…
Ne yani, İstanbul kolejlerinden bir öğrenci ile Şırnak’ın yerle bir olmuş mahallesinden bir öğrenci aynı sınavda “değerlendirilecek” öyle mi ?
Kısıtlı kaynaklarımızı, imkanları daha avantajlı olanlar arasında dağıtmak üzere düzenlenen bir “sıralama sınavı” bu.
O kadar.
Geçmişte yıllarca şifre varmış zaten, onu da anladık.
Bu yıl da o başta yazdığım soruların sınavlarda çıkabileceğini ( ikincisi çıktı hatta ) öğrendikten sonra, konuyu tamamen kapattım.
Yine de, tabi ki, bütün çocuklarımıza başarılar diliyorum.
Dilerim tüm yaşamlarında kazandıklarını değil, “seçtiklerini” yaşamak özgürlüğüne ve fırsatına sahip olabilirler…
Ben asıl, “Başka Bir Okul Nasıl Mümkün” biraz ondan söz etmek istiyorum.
Sınav olmayan okul var mı ?
Var.
Finlandiya’da.
Dünyada en başarılı eğitim sistemine sahip kuzeyin bu küçük ülkesi, inanılmaz çocuklar yetiştiriyor.
Öyle bir okul sistemi kurmuşlar ki, dünyada eğitimi ölçen tüm istatistiklerde Finlandiya ilk sırada.
Üstelik bunu son 15 yılda yapmışlar, eğitimi öncelik olarak almışlar ve işe öğretmenden başlamışlar.
Ülkedeki 3500 okulda, 62 bin öğretmen var, tümü de işinde mükemmel ve ülkenin en yüksek maaşlarını alıyorlar !
Gerçekten. En yüksek maaşlar.
Bizdeki durumu merak ediyorsanız yazayım, öğretmen yetiştiren tüm okullarımızda eğitim çok yetersiz.
Eğitim Sen’in dün açıkladığı son araştırmasına göre, bizde öğretmenlerin yüzde 83’ünün bankalara borcu var, yüzde 91.6’sı da iş güvencesi olmadığını düşünüyor.
Finlandiya’da özel okul yok. Ülkedeki okulların tümü devlet okulu.
İnanmayacaksınız ama “okul servisi” de yok. Tüm okullar yürüme mesafesinde, öyle planlamış, çocuklar ya yürüyerek, ya bisikletle gidiyor okula.
Okullarda “kantin” zaten yok, ama “görevli” de yok, bizdeki “müsdahdem” yani.
Çocuklar okullarını öğretmenleri ile birlikte temizliyor haftada birgün, yemek de tüm okullarda aynı, devletin verdiği menü.
Gelelim sınava, hiç yok !
Çünkü Finlandiya’da eğitim sistemi “rekabet” değil “eşitlik” üzerine kurulu. En zeki, en dahi olanlar herkesi ezer geçer anlayışı değil, “yeterince emek verirsen her çocuk başarabilir” inancı hakim..
Öğretmenler geriden gelen öğrencilerle özellikle ilgileniyor, zaman harcıyor.
Zaten o nedenle dünyadaki “eğitimde fırsat eşitliği” endekslerinde de ilk sırada yine karlar altındaki bu ülke var.
Bir Finli öğretmen bu durumu şöyle anlatıyor :“Amerikalılar rekabet sever, onların okullarında renkli grafikleri var, kim ilerlemiş kim kaç not almış… biz bunun eğitimde hiçbir yararı olduğuna inanmıyoruz. Bir çocuk, rekabet ederek değil, sakince anlatılarak öğrenir, merak ederek, soru sorarak…”
Bu hayranlıkla izlediğim ülke, son olarak devrim niteliğinde bir adım daha attı, okullardan “dersleri” kaldırmaya karar verdiler !
Yani artık, matematik, fizik, tarih filan diye dersler olmayacak. Çok acaip biliyorum, diyeceksiniz ki “ne öğretecekler ?”
Bütünsel bir eğitime geçiyorlar. Örneğin 2. Dünya Savaşını sadece bir tarihi süreç olarak değil, aynı dönemde, matematikte, fizikte, sanatta ne olmuş yaklaşımıyla anlatacaklarmış.
Üstelik sınıf da kalkıyor, tüm bunlar sohbet odalarında gerçekleşecek.
İnanması güç biliyorum, ama adamlar başarmış.
Şimdi de ülkelerini 21. Yüzyıla, yeni bir çağa hazırlıyorlar.
Ha, Finlandiya 5 buçuk milyon, Türkiye 75.
Yine de hiç değilse 5 milyon için bunu başarsak, fena mı olurdu ?
Şimdi lütfen şu TEOG sorusuna hep birlikte yanıt verelim:
“Hangi köprümüzün adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilmiştir ?”
Bak Kızım
“Aslında, herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” Einstein.
Yorumlar