Size de tuhaf gelmiyor mu ?
Önce Kanal D ekranında Beyaz Show’da yaşanan telefon krizi…
Ardından Star TV’de Okan Bayülgen’in programında bir anda stüdyoya koşup soyunmaya çalışan genç kız…
Ve nihayet önceki gün FOX TV’de bir evlendirme programında sunucu Zuhal Topal’ın başına gelenler.
Beyaz’ın programına telefonla bağlanan genç kadın da Beyazıt Öztürk de kovuşturmaya uğradı.
Okan Bayülgen hakkında “canlı yayın krizini harika yönetti” yorumları yapıldı. O kadar ki kimse ondan söz etmezken bir anda hepimiz “Okan’ın ne kadar da zeki” olduğunu konuşmaya başladık.
Zuhal Topal ise programdaki konuşmalardan sadece dakikalar sonra yandaş basının internet sitelerinde “şehitlere saygısızlık” ifadesiyle manşetteydi.
Ve nasıl olduysa aynı anda Twitter’da #özürdilezuhaltopal başlığı Trend Topic ( yani en çok paylaşılanlar ) listesinde 1 numara olmuştu bile !
Sanırım şehitlerimiz konusunda ne hissettiğimi, ne düşündüğümü tahmin ediyorsunuz.
İçim yanıyor, bu memleketin namuslu, çalışkan ve geleceğe umutla bakmak isteyen vatansever insanlarını bu karanlığa sürükleyenlere her gün lanet ediyorum.
Ama ekranlarda bu tür olaylar ardarda yaşanınca insanın aklına da bir sürü soru geliyor
Acaba birileri TV ekranlarından belli medya gruplarını vurmaya mı çalışıyor ?
Yandaş medyanın televizyonlarının bir türlü Kanal D’nin aldığı ratinglere ulaşamaması birilerini mi kızdırıyor?
Star TV’de Okan’ın programındaki krizi bize seyrettirenler “bakın Okan nasıl akıllı, nasıl da usta, işte kriz böyle yönetilir…” demek mi istiyor ?
Zuhal Topal’ın programında ogün stüdyoya gelen ve daha önce bir mülakat geçiren bu adam kim tarafından oraya gönderildi ?
Acaba FOX TV’de Doğan Şentürk yönetiminde Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya’nın haberleri birilerini rahatsız mı ediyor ?
Ettiğini biliyoruz da… Yabancı bir grubun ortaklığındaki FOX TV’ye sansür yapılamayınca, şimdi de “bakın bunlar şehitlerimize saygı göstermiyor” algısı mı yaratılmaya çalışılıyor?
Zuhal Topal’a geçmiş olsun. Elbette böyle bir dialogla karşı karşıya kalan bir televizyon sunucusu bunu daha farklı yönetebilirdi. Ama bu olayda görünenin dışında başka hesaplar var.
Sigaranın bile siyasi bir mesaj vermeden konuşulamadığı bu Yeni Türkiye’de insan tüm bu soruların cevabını düşünmeden edemiyor…
***********
Hep Yek, Hep Tek
Hep Yek filmin adı.
Yeni vizyona giren komedide Gürkan Uygur ve Fırat Tanış oynuyor. Filmde, bir kabadayının “şehvet dolu” oğlunun maceraları anlatılıyormuş.
Aksiyonlar dolu bir Türk mafya komedisi sanırım. Ben izlemedim.
Filmin vizyona girmesiyle bir grup kadın sinemacı “komedi unsuru olarak ele alınan tecavüz” fikrine karşı şöyle bir bildiri yayınladı :
“Bu filmleri ortaklaştıran şey, cinsiyetçiliği bir güldürü unsuru olarak kullanmaları. Artık çığırından çıktığını düşündüğümüz bu filmlerin kadını aşağılamasına, eşcinsel ve trans bireyleri hor görmesine karşı çıkıyoruz ve öfkeli bir sesle ‘Artık Yeter’ diyoruz !!”
Dedim ya, filmi izlemedim. Ama bu bildirinin altına hiç tereddütsüz imzamı koyuyorum !
Doğrusu ben de kadınların feci şekilde aşağılandığı, şiddetin ve cinsel tacizin “komiklik” olarak gösterildiği her işten fena bıktım.
Benzer şekilde kıroluğun, cehaletin, özensizliğin, pisliğin ve kabalığın da “aman da nasıl da sevimli, ne kadar da gülünç” olduğu o sayısız seri filmlere de katlanamıyorum.
Diyeceksiniz ki “senin o beğenmediğin filmler gişe rekorları kırdı bu ülkede”.
E tamam işte, bence sorun da tam olarak bu !
Zaten o yüzden bunlara bayılanlar hep çok, bizim gibiler hep yek, hep tek.
**********
İranlı kadınların Kumsal Voleybolu mücadelesi !
Ne alaka demeyin.
Çok önemli.
Biliyorsunuz İran ABD’yle imzaladığı yeni anlaşmalarla tekrar dünyaya açılıyor.
Ekonomik ambargolar kalkıyor, İran devleti küresel ekonomiye eklenmek için büyük çaba harcıyor.
Bu, İran’ın ters devrimi için de bir fırsat olabilir mi ?
Yani yıllardır Ahlak Polisi’yle yaşayan İranlı kadınlar ülkeleri kapılarını açarken yeniden “eski haklarına” kavuşabilir mi ?
Bilmiyorum. Bazı kazanımlarım gidince geri gelmesinin ne kadar zor olduğunu işte yaşıyoruz, biliyoruz.
İran’da da kadınlar yıllardır çabalıyor. Son olarak İran’ın ev sahipliğindeki Uluslararası Sahil Voleybolu Turnuvası’nda izleyici olarak bulunmak istiyorlar.
Ancak İran’da kadınların futbol ve diğer maçları izlemesi 1979’dan beri yasak. Oysa bu Uluslar arası Voleybol Federasyonu kurallarına aykırı bir durum.
Kadınlar sokakta taleplerini dile getiriyor, İran hükümeti ise düşünüyor : kendi devrim yasalarını mı yoksa kapılarını açtıkları dünyanın evrensel değerlerini mi uygulayacaklar ?
Bekleyip göreceğiz.
********
Bir cümle
Dün Boyner Holding’in Yöneticiler Zirvesi’nde Profesör Yankı Yazgan’ın “Değişim” üzerine eşsiz bir sunumunu dinledim.
Neden değişime direnç gösterdiğimizi, hangi durumlarda değişime ikna olduğumuz anlattı.
Final cümlesini ise aldım cebime koydum, Shakespeare’in Kuru Gürültü oyunundan, Kral’ın sözleri :
“Zorla iyilik olmaz, ama iyilikle zorlama olur.”
Yorumlar