Che Guevara’ya eşkıya demek büyük cehalettir

  • 27 Eylül, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Yıllardır hayalini kurduğum seyahati nihayet gerçekleştirdim. Oğlum Uzay’la Küba’daydım. Sadece keşfetmedik, aynı anda haber peşinde koştuk. Küba’nın tek camisini ve kanser hastanesini ziyaret ettik. Tümünü yazacağım. Ama önce sizi Küba Devrimi’nin direnişçilerinden birinin oğlu, rehberimiz Fidel Abel Tapanes ile tanıştırmak isterim. Fidel’in ne kadar iyi Türkçe konuştuğuna inanamazsınız! Babası Küba’nın eski Türkiye Büyükelçisi Israel Tapanes. Fidel’in Türkiye sevgisi o yıllara dayanıyor. Ben Fidel’e Türkiye’yi değil, Küba’yı sordum. İşte bir direnişçinin oğlu, gerçek bir Kübalının yanıtları.

ADINI DA DEVRİMDEN ALDI

– Adını kim koymuş Fidel?
Küba’nın diktatörü Batista’yı devirmek üzere yapılan ilk planlamada 4 kişi varmış: Fidel Castro, Abel Santa Maria, Ayde Santa Maria ve Melba Fernandez. Abel, ilk çatışmadan sonra tutuklanıyor ve maalesef feci işkencelerle öldürülüyor. Bu gruptaki iki kadından Ayde babama diyor ki “Senin oğlun 2 Aralık’ta doğarsa, Fidel ismini ver.” Melba da diyor ki “Abel ismini ver…” Babam ikisini de kırmamak için bana Fidel Abel Tapanes ismini koymuş.

– Baban kim, bize anlatır mısın?
Babam Fidel Castro ile beraber çatışmış bir devrimci. Bir kışlayı ele geçirmeye çalışıyorlar, o sırada tutuklanıyor babam. Fidel’le 2 yıl hapis yatıyorlar.

BİZ ONA FİDEL DİYORUZ

– Castro ile aynı koğuştular mıymış?
Yok, farklı koğuşlarda. Bu arada Castro demiyoruz, Fidel diyoruz biz.

– Neden?
Castro’yu emperyalistler kullanıyor, aşağılamak için. Biz Kübalılar Fidel diyoruz. Fidel’i ayrı bir koğuşta tutuyorlar, 2 yıl. Yine de o herkesle irtibata geçiyor, herkesi eğitiyor, okul gibi. 2 yıl sonra af çıkıyor. Çünkü Batista seçime gidecek.

– İşkence yapıyorlar mı babana?
Hayır. Babam işkence görmeyenlerden. İşkenceden sonra hayatta kalabilen de yok… Hapisten çıkınca babam Amerika’ya geçiyor. Fidel’in 26 Temmuz Hareketi’nin Los Angeles’taki temsilcisi olarak orada silah topluyor. Bu kez de Amerika’da tutuklanıyor ve 105 seneye mahkum ediliyor. Devrimden hemen sonra Amerika, “Fidel’e karşı değiliz” mesajını vermek için tutukluları Küba’ya iade etti. Babam böyle çıktı hapisten. Fidel, babamı Havana’ya çağırıyor, Partide uluslararası ilişkilerden sorumlu oluyor, İngilizce de bildiği için.

– Fidel’le bu kadar yakın. Peki Che ile bir ilişkisi var mı?
Tabii ki, yakın tanışıyorlar. Ama Che erken vefat ediyor, öldürülüyor.

– Bizim Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın Che Guevara ile ilgili sözlerini duymuşsundur belki…
Adalet uğruna, emperyalizmin insanları sömürmesini engellemek için bir mücadele veren, bu uğurda hayatını adayan bir insandır Che Guevara. Ona eşkıya demek, büyük cehalet demektir.

ÖMRÜNÜ KÜBA İÇİN HARCADI

– Sen “Fidelist”sin ama…
Fidel için emperyalistler çok kötü şeyler söylüyor. Söylesinler, ben hayranıyım. O emperyalistler iki şey söyleyemediler Fidel için, akıllı olmadığını ve cesur olmadığını söyleyemediler. Bütün cephelerin başında o vardı. Kaç Amerikan Başkanı geçti, hepsine kafa tuttu, ömrünü Küba’nın iyiliği için harcadı.

– Baban devrimi size hangi kelimelerle anlatırdı?
Devrim, o zamanki rezil duruma karşı yapıldı; bir ulusun başka bir ulusun bütün kaynaklarını sömürüyor olmasına karşı. O grubun içinde aydın, avukat, doktor insanlar da mevcuttu, benim babam gibi hiç eğitim görememişler de…

– Sen kendi kızın için nasıl bir Küba hayal ediyorsun?
Ben, sosyalizmde devam edelim ama ekonomiyi canlandıralım istiyorum.

Türkçeyi Cüneyt Arkın filmleri izleyip öğrendim

– Sen nasıl bu kadar iyi Türkçe konuşuyorsun?
Benim Türkçe diliyle masalım, çok eskiye dayalı. 85-86 yıllarında, 10 yaşındayken babam Türkiye’nin Küba Büyükelçisi oldu. 3 yıl Ankara’da yaşadım. Bizim elçiliklerimiz aynı Küba gibidir. Çocuklar ortalıkta gezer, mahalledeki çocuklarla oynar. Oradaki inşaatlarda kaybolur, ayaklarına çiviler batar, buzlu sulara düşer!

Israel Tapanes, Küba’nın Ankara Büyükelçiliği’ni yaptı.
Israel Tapanes, Küba’nın Ankara Büyükelçiliği’ni yaptı.

ELÇİLİKTE DE ÇALIŞTI

– Kim kurtarıyor seni bu durumlardan?
Kendim! Çocukluk arkadaşlarım, o zamanki Perihan Abla dizisi, Cüneyt Arkın filmleri, çizgi filmler… Ben onlarla Türkçeyi öğrendim.

– Kaç sene sonra geldin tekrar Türkiye’ye?
O 3 yıldan sonra 10 sene ara verdim, ondan sonra 15 günlüğüne Küba’nın turizminin tanıtımını yapmak üzere geldim. Dönemin Küba Büyükelçisi “Sen burada kal, Türkçe de biliyorsun, beraber çalışalım” dedi. Elçilikte 2 yıl çalıştım. Küba’ya döndüm, bu kez 9 yıl Küba’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde çalıştım.

Fidel de ailesiyle Ankara’da yaşadı.
Fidel de ailesiyle Ankara’da yaşadı.

– Şimdi kendi işini yapıyorsun…
Evet, elçilikten ayrılınca iki buçuk yıl burada bir Türk işadamının yardımcılığını yaptım. Şimdi turizmde hem kendi turlarımı yapıyorum, hem de Türk şirketlerine rehberlik hizmeti veriyorum.

– Sen aynı zamanda bir turizmcisin. İnsanlar niye Küba’ya gelsin?
Küba bir insanlık, bir mutluluk kaynağıdır. O insanlık kıvılcımının bir parçasına dokunabilecek olursanız Küba’da, o zaman mutlu olursunuz.

– Raul’dan sonrası için Küba’yı ne bekliyor sence? Obama geldi gitti buraya…
Obama geldiği gibi gitti! O da Raul da iyi niyetli mutlaka ama kimse ambargoyu kaldıramadı henüz. Amerikan hükümeti güvenilir bir hükümet değil.

BUNUN ADI ABLUKA

– Abluka mı ambargo mu?
Biz Kübalılar abluka deriz, ambargo değil. Bir ülke başka bir ülkeye sınırlamalar koyabilir, ama abluka o ülkenin bütün dünyayı Küba’ya karşı olmaya zorlamasıdır. Amerika bütün dünyaya diyor ki “Küba ile ticaret yapmayın, bizim mallarımızı Küba’ya satamazsınız, Küba ile ticaret yaparsanız bizimle yapamazsınız… Küba’ya geminiz giderse, 6 ay bize gelemez.” Amerika’nın bu yaklaşımı ambargo değil, ablukadır bizim için.

– Raul’a ve Fidel’e güveniyor musun peki?
Tabii ki. Raul’dan sonra çok eğitimli daha genç bir kadro da var.

– Kübalılar mutlu mu gerçekten?
Benim o kadar mutlu bir yaşamım var ki… Eve döndüğümde kızımın “Babacım” diyerek kucağıma atlaması, eşimin beni öpmesi, komşunun bana selam söylemesi, bir arkadaşa sahip çıkabilmiş olmam… Bütün bunların içinde neye üzülüyorum? Bazen bir ağacı kesiyorlar, ona üzülüyorum, bazen yollarda çok çukur var, ona bozuluyorum. Genç Kübalıların dünyayla ilgili pek haberleri olmuyor, markaya, telefona özeniyorlar, ona üzülüyorum. Tabii ki geleceğimizle ilgili endişelerim var. Fakat burası bizim ülkemiz. Kendi geleceğimizi kendimiz seçtiğimiz sürece kalkınabiliriz.

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir