Dönmek istemeyeceğiniz bir ülke!..

  • 17 Ocak, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

İnsanın dönmek istemeyeceği bir ülkesi olması ne acı” diye düşünüyorum…
Bir taksideyiz.
Yale Üniversitesi Hastanesi’nin en önemli iki cerrahi merkezini kuran ve yöneten Türk hekimlerle röportajdan çıkmış, New York’a dönmek için trene yetişmeye çalışıyoruz.
Taksi şoförümüz Muhammed Ali anlatıyor : “Her yerde bombalar patlıyordu, saldırılar kent merkezlerini kana bulamıştı… Çocuklarımdan biri, 19 yaşındaki oğlum bisikletiyle başkentteki evimize gelirken vuruldu. Onu kaybettim… “
Bu trajik hikayeyi öğrenmemize sebep olan şey, bir maske. Röportaj fotoğraflarımızı çeken Yürek Akbar soğuktan sadece gözlerini kapatan bir maskeyle taksiye binince, içeride espri yapıyorum “Yürek, bu halinle havalı bir fotoğrafçıdan çok bir ISIS gerillasına benziyorsun !”

Bunun üzerine şoförümüz aynadan bize bakıyor “Siz ISIS’i (IŞİD) nereden biliyorsunuz?”
Sohbet etmeye başlıyoruz.
Yale Üniversitesi’nin bulunduğu New Haven şehrinde orta sınıf bir mahallede yaşıyor
Muhammed Ali.
Aslında bir jet pilotu, 2500 saat uçuşu var. Saddam’ın Ordusu’nda görev yapmış, bize cep telefonundaki fotoğrafı gösteriyor, Saddam’la yan yana. “İran Hükümeti beni idam cezasıyla arıyor” diyor. Muhammed Ali uçuş eğitimini Bağdat’ta tamamlamış, sonra Moskova’da bulunmuş, akıcı bir Rusça konuşuyor. Fotoğrafçımız Yürek, anne tarafından Rus olduğu için ikisi Rusça konuşmaya başlıyor bu sefer…
Bağdat’ta hayatın artık yaşanılmaz olduğuna karar veren Muhammed Ali, Mısır’a gitmiş. 7 yıl orda yaşadıktan sonra Amerika’ya gelmişler.
Önce New York, şimdi de New Haven. İlk eşi Gürcistan’daymış, 4 çocuğuyla birlikte, kızları evli, torunları var.
Şimdiki eşi ise yanında, 12 ve 13 yaşında iki oğlu varmış. Üzülüyor çocuklar Arapçayı iyi konuşamıyor diye.
Baştan sona şaşkınlıkla dinliyorum. “İnsan jet pilotu olarak bunca deneyimi nasıl bırakıp taksi şoförlüğü yapmak için ülkesini terk eder ?…”
“Burası güvenli” diyor, “ayrıca özgür !”
“Üstelik çocuklarımın en iyi şekilde kendilerini ortaya koyacaklarına inanıyorum burada…”
Taksinin içinde küçük bir video çekiyoruz, Muhammed Ali İngilizce, İspanyolca, Rusça ve Arapça konuşuyor.
İniyoruz.
Ben bu yazıyı New York’tan İstanbul’a dönüş yolunda uçakta yazıyorum.
Ve bir takside tanıdığım aslında jet pilotu olan o adamı, Muhammed Ali’yi düşünüyorum : “İnsanın dönmek istemeyeceği bir ülkesi olması ne acı…”

KORKACAK NE KALDI?

Sadece 10 gün memleket dışındaydım.
Neler oldu neler o 10 günde.
Diyarbakır kan revan… İstanbul’un göbeğinde yine insanlar havaya uçtu.
Cuma namazı düzenlemesi çıktı, Suriyeli mültecilere çalışma izni kararı alındı.
Akademisyenler bildiri yayınladılar diye yine fikirleri için hakarete uğradılar, vatan haini, cahil ve karanlık olmakta suçlandılar.
Canlı yayında “çocuklar ölmesin” dediği için bir kadının peşine düştük, yetmedi Beyaz’ı terörist ilan ettik.
Sedat Peker yine konuştu, yine hiç kimse tepki göstermedi.
Gazeteciler Saray’ın şakşakçısı öyle istedi diye yine işlerinden kovuldu.
Can ve Erdem hâlâ hücrede.
Ve hepsinin üstüne bir de “Greenpis” esprisine maruz kaldık !
Yemin ederim bu ülke böyle bir yer değildi…
Vallahi de billahi de değildi!
Belki çok değil 45 yılımı geçirdim ben bu ülkede ama yine de iyi biliyorum, değildi !
Tamam, sıkıntılarımız, dertlerimiz, çıkmazlarımız hatta hırsızlıklarımız vardı.
Ama böylesine topyekun bir çıldırma, bir vicdansızlık, bir “bana dokunmayan yılan bir yaşasıncılık”… Bu ilk.
Sadece siyasetin adalete, özgürlüğe, insan onuruna geçirdiği vahşi pençelerinden değil, hepimizin kendisini hapsettiği o korkunç kafeslerden söz ediyorum. Saklanırsak, susarsak, kimselere belli etmeden şöylece geçiverirsek diye düşünenlere sesleniyorum : yanılıyorsunuz hanımlar beyler, çok yanılıyorsunuz hem de ! Bu girdap hepimizi yutacak.
Allahaşkına susmayın ! Yazılarınızı, kitaplarınızı yazın. Şarkılarınızı söyleyin.
Fikirlerinizi bağırın, inandıklarınıza imzanızı atın.
İhalelerinizden vazgeçin, ama memlekete sahip çıkın.
Allahaşkına korkmayın artık !
Korkacak bir şey kalmadı.

POTUS ile SCOTT KELLY

Memlekette bunlar olurken sosyal medyada beni çok heyecanlandıran bir dialog yaşandı.
Amerika’nın efsane astronotlarından Scott Kelly, Mart 2015’te bir araştırma projesi için bir yıllığına uzaya gitmişti. Hâlâ da orada ! Bu uzay araştırmaları tarihinde de bir ilk. Scott Kelly ile Amerikan Başkanı Obama Twitter ve Instagram hesaplarından yazıştılar.
Scott, Instagram’dan paylaştığı Uzay aracındaki Amerikan Bayrağı fotoğrafıyla sordu “Konuşmanı dinliyorum Başkan. Bana bol bol fotoğraf paylaş demiştin, beceriyor muyum ?” Başkan Twitter üzerinden yanıt verdi “Seninle gurur duyuyorum Scott ! Nasıl gidiyor ? Heyecanla dönüşünü bekliyoruz…”

Yaa, öyle işte. “Greenpis” filan derken, neler oluyor değil mi koca evrende Sayın Seyirciler ?

BİR FOTOĞRAF ve YÜREK AKBAR

Bu fotoğrafı New York’ta bana her an eşlik eden fotoğrafçı Yürek Akbar çekti. 25 yaşındaki Yürek, dünyalar güzeli müzisyen ve piyanist Anjelika Akbar’ın oğlu. Ona hem bu şahane kareler, hem de dostluğu için teşekkür ediyorum.

BAK KIZIM

Gerçekten ne istediğini, istediğini zannettiklerine kavuştuğu zaman anlıyor insan. Ve bazen de çok geç oluyor…

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir