En çok FETÖ’cüyü ben yakaladım yarışı başladı

  • 2 Eylül, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

FETÖ’yü mağdur haline getirebilecek bazı yanlışlar yapıldığını savunan Feyzioğlu, “En çok FETÖ’cüyü ben yakaladım yarışının başladığının sinyalleri var. Hamasetle iş yaparsak, milli birlik ve beraberliği korumamız mümkün olmaz” dedi…

“TÜRKİYE, CUMHURİYETİNİN GELECEĞİ İÇİN BAĞIMSIZ YARGIYA MUHTAÇ” Özlem Gürses’e konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Türkiye bugün demokrasisine ve onu yaşatacak olan kuvvetler ayrılığına, bağımsız, tarafsız yargıya cumhuriyetinin geleceği için muhtaç” dedi.
“TÜRKİYE, CUMHURİYETİNİN GELECEĞİ İÇİN BAĞIMSIZ YARGIYA MUHTAÇ”
Özlem Gürses’e konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Türkiye bugün demokrasisine ve onu yaşatacak olan kuvvetler ayrılığına, bağımsız, tarafsız yargıya cumhuriyetinin geleceği için muhtaç” dedi.

Beştepe Külliyesi’nde gerçekleşen Adli Yıl açılışında fotoğrafta iki kişi yoktu: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu… Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a verdiği destekle gündeme oturan Feyzioğlu, açılışa gitmemesinin bu tavırla çelişmediğini vurguluyor. “Devletin bekası için saf tutarız, yine aynı duyguyla yanlışları da ifade ederiz” diyor. 15 Temmuz’da bir uçurumdan yuvarlandığımızı söyleyen Feyzioğlu uyarıyor: “Tehlike bitmedi. Bu nedenle birlik beraberlik ruhunu sürekli korumamız gerek. Bunda da hem iktidara hem muhalefete büyük görev düşüyor.”

MİLLETİN GÜVEN DUYMASI LAZIM

 Önce 15 Temmuz’a dönelim…
15 Temmuz Türkiye’de rejim değişikliğine, daha ötesi iç savaşa yol açacak bir girişimdi. FETÖ’yü araç olarak kullanan ve bu bölgede menfaati olan küresel güçler, Türkiye’nin bölünmesini de göze almışlardı. Eğer TSK kendi içinde çatışmaya başlasaydı, Doğu ve Güneydoğu’da PKK’nın bir büyük ayaklanmaya kalkışması kaçınılmazdı. Hiçbir devlet milli ordusu ezilmeden yıkılmaz. İşte o noktaya gelmiştik. 15 Temmuz’un püskürtülmesiyle birlikte o noktadan bir miktar uzaklaştık.

– Yenikapı ruhundan kasıt bu muydu?
Milletin birliğinin ortaya konulması lazım. Bu da Yenikapı’da sağlandı. Siyasi parti liderlerinin hep birlikte Cumhurbaşkanı’yla birlikte bir duruş sergilemesiyle sağlandı. TBB’nin ve barolarımızın Cumhurbaşkanlığı Makamı’nı ziyaretiyle perçinlendi. Peki, bu duruşun devam ettirilmesi ve milletin yüzde 50’si değil yüzde 100’ünün yan yana saf tutmaya devam etmesi için ne lazım? Güven duyması lazım.

KHK’LAR MECLİS’E GETİRİLMELİ…

– Neye güven duyacak?
Hiçbir şekilde ayrımcılığa uğramayacağına, bir siyasi fırsatçılıkla karşı karşıya kalınmayacağına, cemaat yapısı devletten temizlenirken, başka tarikatların gelip oturmayacağına güven duyması lazım. Bu güvene yönelik cümleler sarf ediliyor. Peki somut adımlar atıldı mı? Maalesef hayır.

– Ne bekliyorsunuz somut olarak?
Kanun Hükmünde Kararnameler ile TSK’yı yeni baştan yapılandırmak yerine bu işin Meclis’te konuşulmasını bekliyorum. KHK neticede yürütmenin çıkardığı bir kararname… Bilmiyoruz ne oluyor, neden yapılıyor. Meclis çalışmalı ve bu uygulamalar KHK’larla değil Meclis’le yapılmalı. Ama olan oldu derseniz, o zaman bu KHK’ların bir an önce Meclis’e getirilip, tartışılıp, sıkıntılı yerlerinin millete güven verecek şekilde değiştirilmesi gerekir.

CADI AVINA YÖNELİK KAYGILAR VAR

– Şu ana kadar çıkan KHK’lardan sakıncalı gördükleriniz hangileri?
Kanunlarda kalıcı değişiklik yapan kararnameler var, oysa Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı, temel hukuk bilgilerimiz OHAL KHK’ları ile kanunlarda değişiklik yapılamayacağı… Kalıcı sıkıntılar var şu anda. Kamudan ihraçlar mesela, derneklere, vakıflara kalıcı olarak el koymalar… Bütün bunların uluslararası hukukta başımıza neler açacağını da görüyorum. Avukatların şüphelilerle görüşmelerini, savunma yapmalarını kısıtlayan hükümler, adil yargılamaya dolayısıyla kimin FETÖ’cü olduğunun tespitine zarar veriyor.

– Dava konusu olabilir tümü…
Savunma hakkının sınırlandığı bir yerde, doğru ile yanlışın birbirinden ayrılması çok zor. Kamuoyunda cadı avının başladığına yönelik çok ciddi kaygılar var. Bu kadar sinsi ve hain bir örgütü, yanlış uygulamalarla mağdur haline getirebilecek birtakım gelişmeler yaşanıyor. En çok FETÖ’cüyü ben yakaladım yarışının başladığının sinyalleri var. Bir de çok bağıran ve kendini gizlemeye çalışan FETÖ’cüler var.

– Bunlar gündeme geldiğinde birlik beraberlik mesajları veriliyor hemen…
15 Temmuz girişimi el birliğiyle püskürtüldü. Hamasetle iş yaparsak, bu millik birlik ve beraberliği korumamız mümkün olmaz. Yenikapı birlikteliğiyle ülke zaman kazandı ama tehlike bitmedi.

Türkiye’ye zarar vereceğini düşündüğümüz için adli yıl açılış törenine katılmadık!..

– Külliye’ye neden gittiniz?
Türkiye’ye doğru hamleleri yapması için zaman kazandırmak adına Külliye’ye gittik ama kuvvetler birliği görüntüsü yaratacak bir törenin o kazanılan zamanda Türkiye’ye fayda değil zarar vereceğini düşündüğümüz için de adli yıl açılışına gitmedik. Hiçbir çelişki yok bu ikisinin arasında… Son 1 hafta içinde neler oldu bir bakalım; GATA’nın kapatılması ve Sultan Abdülhamit isminin verilmesi… Bu isim toplumun bir kesiminde rahatsızlık yarattı. Peki gereği var mıydı? Siyasi iktidar kutuplaştırarak bir yere varmanın doğru olmadığını gördü ki, Yenikapı Mitingi yaptı, Külliye’de buluşmayı sağladı, niçin bu ruhu devam ettirmiyor? Türbanlı polis meselesi… Mesele türban takıp takmamasında değil. Çok basit bir soru: Türban takan polisle takmayan polisin terfisinde fiilen ayrı kriterler uygulanacak mı? Uygulanmayacağının garantisi nerede? Sözde değil sistemde. O sistem ne? O sistem bağımsız, tarafsız, adalet dağıtabilen yargı…

Devletin kurumları arasında diyalog devam ettirilmeli!..

– Cumhurbaşkanlığı ile Barolar Birliği arasında bir diyalog kanalı açıldı. Adli Yıl açılışına katılmamanız bunun değişeceğinin mi göstergesi?
Biz yargının da siyasete müdahalesine karşıyız. Yargı siyaset yapmasın çünkü biz yargıyı sandıkla değiştiremeyiz ama siyaset de yargıya müdahale etmesin çünkü siyasetin yargıya müdahalesi oyunun kurallarını iktidardaki siyasetçi açısından haksız biçimde değiştirir. Harp Okulları’ndan bugüne kadar haksız yere atıldığını, şok mangalarıyla sürüldüklerini öğrendiğimiz insanlar, yargıya gittiklerinde çözüm bulabilselerdi FETÖ alıp başını gidebilir miydi? Hakim, savcıların içine bu kadar sızabilir miydi? Çalıntı sorularla sınavlar, terfiler olmazdı değil mi? Anadolu’nun bir güzel tabiri vardır “diken, battığı yerden çıkarılır”. Diken yargıdan battı, çıkarılacak yer de yargı… Dikeni çıkarmanın yolu da açık: Siyasiler bağırlarına taş basacaklar ve yargıyı, müdahale edemeyecekleri hale getirecek. “Cumhurbaşkanına gittin, puan kazandın, puan kaybettin.” Puan kazansam da teferruat, puan kaybetsem de teferruat. Cumhurbaşkanı’na baro başkanlarıyla gittiğimizde Türkiye’nin milli birlik ruhu desteklendi mi desteklenmedi mi? Ben buna bakarım. Devletin kurumları arasında diyaloğun devam ettirilmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını ilgilendiren her durumda, elbette düşüncelerimizi açıklamak ve devletimizin arkasında durduğumuzu göstermek adına Cumhurbaşkanı’na gideriz. Cumhurbaşkanı’nın yanlış yaptığını düşündüğümüz durumlarda, bunu da lisan-ı münasiple söyleriz.

Türkiye’yi dünyaya en tarafsız şekilde anlatacak olan biziz

– Anladığım, o kanal sizin açınızdan açık ve açık kalacak?
FETÖ’nün propaganda mekanizması şu anda dünyaya en etkili şekilde fazla mesai yaparken, Türkiye’yi en tarafsız, en doğru şekilde anlatacak biziz. Bu, komşunun komşuya ziyareti değil. Bir kesimin bunu çok iyi anlaması lazım. Bu, Cumhurbaşkanlığı Makamı ile Türkiye’de yargının en üst düzeyde temsil edildiği kurumlardan birinin diyaloğudur. Bundan sonra Türkiye’de her kesimin sürekli kendisine çekidüzen vererek toplum içi diyaloğu koruması en hayati sorumluluğudur.

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir