Işık evlerindeki gençler ‘cennet kokusu’ denilen uyuşturucuyla kandırıldı 2

  • 13 Eylül, 2016
  • Yorum yapılmamış
  • Yazar: Özlem Gürses

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, emekli Albay Hasan Atilla Uğur ile sohbetimizin ikinci günü… Ve konu yine FETÖ… Türkiye’yi kana bulamak, bölmek isteyen bu örgütün finans kaynakları ne peki? Bildiğimiz bir himmet parası var… Uğur, FETÖ’nün en önemli para kaynağının ise uyuşturucu olduğunu söylüyor. Ve şu çarpıcı bilgiyi veriyor: “Fetullah Gülen cemaatinin yıllardır ‘Cennet Kokusu’ dediğinin ne olduğunu anlatayım size. Hint kenevirinin tohumunu tömbekinin içine koyuyor, o tütsüyü yakıyor, çevresinde 15-16 yaşındaki çocuklar, siz ne anlatırsanız, ne gösterirseniz büyük bir huşu içinde dinliyor, inanıyor. FETÖ bu. 1998 yılında yaptığımız operasyonlarda tanık olduk biz buna.”

s2yanyana20cm

UYUŞTURUCU RANTI

– Peki bu ‘Işık evleri’nde yaygın bir uygulama mıdır?
Kesinlikle yaygın… Gencecik bir beyni transfer etmek istiyorsunuz, nasıl yapacaksınız bunu? Ya bu çocuklara çok önemli maddi katkılar yapacaksınız… Ya bunlara cinsellikle ilgili bazı durumlar sağlayacaksınız… Ya da kafalarını bulandıracak bu “Cennet Kokusu”nu ortama getireceksiniz. Fetullah Gülen’in anlattıklarını 15 yaşında bir çocuğun anlaması mümkün mü?

– Bir anne 14-15 yaşında bir evladını, niye ‘Işık evleri’ne gönderir?
Düşünün, Anadolu’nun gariban insanları, kadın evde, kocası işçi, 3-4 çocuk, gittiği yerde çocuğun karnının doyacağından emin. Üstelik oğlun polis olacak, asker olacak, kızın öğretmen olacak, hakim savcı olacak garantisi veriliyor.

– Dikkatimi çekiyor, Türkiye’de uzun zamandır büyük uyuşturucu operasyonu yapılmıyor. Bu örgütlerle bunun arasında ilişki var mı?
Var tabii. Türkiye eskiden uyuşturucunun transit geçiş alanıydı, ama şimdi kullanıcı coğrafya. Üzgünüm ama gerçek bu. Esrar çok yaygın.

– Bunun bir rantı var mı?
Olmaz olur mu? Sadece PKK değil FETÖ de bu işin içinde. FETÖ’nün kaynağı 155 milyar dolar, bu sadece himmetle, kurban derisi toplamakla olabilecek bir para mı sizce?

TÜRKİYE İŞGAL EDİLECEKTİ

– Darbe başarılı olsaydı ne olacaktı?
Türkiye işgal edilecekti. Aşağıda İncirlik’te Amerikalılar bekliyorlardı. Kıbrıs’ın kuzeyinde, Ege Denizi’nde İngilizler bekliyorlardı, 10 bin deniz piyadesi. Gaziantep Kilis sınırını açtılar ve sınır bir tam gün boş kaldı biliyor musunuz? Bunu yapanların çoğu tutuklu şu anda. Oradan Türkiye’ye geleceklerdi ve Türkiye resmen 1918’deki gibi işgal edilecekti. Her yerde Amerikan ve İngiliz askerleri ile karşılaşacaktık. O gece 10’da düğmeye bastılar, çünkü deşifre oldular. Amerika bunları feda etti, işin gerçeği budur.

TARİKAT DEĞİŞTİRDİLER

– Şu anda tehlike devam ediyor mu?
Ediyor tabii! 2012’de Fetullah Gülen’in bir açıklaması var. “Bazı arkadaşlarımıza söyleyin, mevzii değiştirsinler” diyor. Ne demek biliyor musunuz? FETÖ içindeki bazı kripto isimler Menzil Tarikatı’na geçtiler. Sadece Menzil değil, başka tarikatlara da gittiler. Kripto bunlar, gizli yani.

– Aslında 1999’da DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından Fetullah Gülen hakkında açılmış bir dava vardı, hem de terörden…
Evet, AKP biliyorsunuz yasayı değiştirdi, bir yapının terör örgütü olması için silahının olması gerekir diyerek… Daha ne yapacaklardı? Polisi,
TSK’yı ele geçirmişler. Meclis’i bombaladı bu kadro, daha ne olacakt? Darbe gecesi milletin sokağa çıkması elbette çok etkili oldu ama darbeyi asıl önleyen TSK’daki vatansever laik subaylardır.

ATATÜRK’E SARILMALIYIZ

– Yaşadıklarımızın tekrarlanmaması için ne yapılması gerekir?
Bakın ne diyor Binali Yıldırım son açıklamalarında; “Gazi Mustafa Kemal’in dediği gibi, ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm.” Mustafa Kemal’e herkes sarılmak zorunda! Yakasında Atatürk rozeti taşımak, Atatürklü kravat takmaktan söz etmiyorum. Mandacılıkla mücadele ediyorsanız, milli iseniz, işte bu Mustafa Kemal mantığıdır.

– Ama ben bakıyorum şimdi FETÖ soruşturmasına, sanki Atatürkçülerle bir hesaplaşma var.
Bakın, dikkat edin, Sayın Cumhurbaşkanı ne zaman Atatürkçü bir kavramdan söz etse, TV’ler Atatürk’e hakaret edenlerle doluyor! Bu bir tesadüf mü sizce? Bu da bir dezenformasyon, yanlış yönlendirme.

SÖZCÜ’YE DESTEK

– Duydunuz belki SÖZCÜ’nün de FETÖ’cü olduğunu iddia ediyorlar.
Sözcü Gazetesi ile ilgili başlatılan bu kampanyaya beni kimse inandıramaz! Ben SÖZCÜ’yü takip ettiğim günden beri, ki o zaman cezaevindeydim, Mustafa Kemal çizgisinden hiç şaşmadı. Bu doğrultuda köşe yazarlarını okuduk, manşetler gördük.
Sözcü Gazetesi’nin, Aydınlık Gazetesi’nin FETÖ ilişkisi filan, bunu düşünmek bile abesle iştigaldir! İstihbaratçılıkta biz buna “gri propaganda” deriz. Bir tevatürü yanlış olduğu halde yayarsınız, kafaları karıştırırsınız. Yaşanan bu.

Kuvayi Milliye’deki gibi büyük bir ateş çemberinden geçiyoruz

– Siz AKP’nin yanında mısınız?
Vatan Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısıyım ben, AKP’li değilim. Ama bugün, iktidarda olanlar, Mustafa Kemal’in ipine sarıldılarsa ve büyük bir PKK savaşı, FETÖ savaşı veriyorlarsa, artık “Öyleydi, böyleydi” demem. Şu anda biz, Kuvayi Milliye’de olduğu gibi büyük bir ateş çemberinden geçiyoruz.

– Saray’a danışmanlık yaptığınız da söyleniyor…
Tekrar söylüyorum. Savaşta mıyız? Evet. Büyük bir terör mücadelesi veriyor muyuz? Evet. Tehlike devam ediyor mu? Evet. O halde bizim ordumuza ve bu süreci yöneten herkese destek vermeliyiz.

– Peki sizce Sayın Cumhurbaşkanı, şu anda kendisinin en yakın çevresine güvenebilir mi?

Erdoğan’ın çevresinde çok sağlıklı bir danışmanlar ekibinin olmadığını düşünüyorum. FETÖ’nün yaverliğe kadar sızdığı bir durumda, danışmanların arasında da olmaması mümkün mü? Kaldı ki son zamanlardaki bazı uygulamalar da bu soruşturmanın bulandırılmaya çalışıldığı izlenimini veriyor…

Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de, 48 yaşındayken silahlı saldırıda öldürüldü.
Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de, 48 yaşındayken silahlı saldırıda öldürüldü.

Hablemitoğlu tehdit edildiğini söyledi, 5 gün sonra öldürüldü

– Sanırım 2002 yılında yazar-tarihçi Necip Hablemitoğlu ile de görüştünüz?
Necip Hablemitoğlu yakından tanıma şerefine nail olduğum bir arkadaşımdı. Ankara’da 2002 yılında ben Jandarma İstihbarat Teknik Daire başkanıyken geldi. “Köstebek diye bir kitap yazıyorum ama baskısı için yeterli desteği bulamıyorum” dedi. Emniyet içerisinden kendisini arayıp “Bu kitabı çıkarma kafana sıkarız” diyorlarmış. Ben de bu bilgileri Hilmi Özkök’e aktardım, bir rapor hazırladık. 5-6 gün sonra Hablemitoğlu Ankara’da şehit edildi. Ve bunu Ergenekon dosyasında bizim üzerimize attılar, “Atilla Uğur bu cinayeti işledi” demeye getirdiler.

Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009’da, 55 yaşındayken helikopter kazasında öldü.
Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009’da, 55 yaşındayken helikopter kazasında öldü.

– Muhsin Yazıcıoğlu olayı nedir?
Muhsin Yazıcıoğlu hadisesi oldu, hemen arkasında Fetullah Gülen’in bir açıklaması var, dikkatinizi çekti mi? “Bazıları vardır, çizgiden çıkarlarsa perşembe günü ölürler, cuma günü defnedilirler” diyor. Hakikaten Yazıcıoğlu perşembe günü vefat etti. Bakın, bu örgütü kesinlikle hafife almayalım. (BİTTİ)

Kategoriler

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir